Sağlık Karaciğer ve Hastalıklar
Karaciğer (Hepar), karın boşluğunda, sağda diyaframa bağlarıyla
asılı duran 1500g. Ağırlığında, vücudun en büyük organıdır.
Metabolizmanın birçok karmaşık işlevleri karaciğer tarafından yerine
getirilmektedir. Organizma, karaciğer olmadan yaşayamaz. Karaciğer
hücreleri yani hepositler şeker, yağ, protein gibi maddelerin
vücudumuzda yapılmasını, yakılmasını, depo edilmesini ve dengeli
olarak dağıtılmasını sağlar.
Safra ve üre gibi maddelerin yapımı, serum-albümin sentezi,
pıhtılaşma faktörlerinin yapımı, ilaçların ve yabancı maddelerin
parçalanması ve zararsız hale getirilmesi (detoksifiye edilmesi),
bazı vitaminlerin depo edilmesi, hep karaciğerin görevleri
arasındadır. Karaciğer kan bakımından da zengin bir organdır. Kanın
toplam hacminin % 10’u burada bulunur. Karaciğer ekstreleri ( Liver
extract) genellikle kansızlığın tedavisinde çok kullanılmaktadır.
Karaciğer Şişkinliği:
Dolaşımdaki bir bozukluk karaciğerde de kendini gösterir. Bilhassa
kalp yetmezliklerinde kan, karaciğerden iyice boşaltılmadığı için bu
organda konjessiyon denilen şişkinlik meydana gelir. Karnın sağ
tarafında bir ağırlık, dolgunluk hissi vardır, ağrı da yapabilir. Bu
gibi durumlarda asıl hastalığı tedavi etmekle karaciğerin normal
hale gelmesi sağlanır.
Karaciğer apsesi:
Çeşitli mikrop ve parazitlerin etkisiyle karaciğerde apse meydana
gelir. Amipli dizanteri geçirenlerin bazılarında karaciğer
iltihapları ve apseleri ortaya çıkabilir. Vücudun başka bir
bölgesindeki odaktan gelen mikroplar da aynı olaylara sebep
olabilir. Karaciğer apsesi belirtileri genel olarak şunlardır: İleri
derecede halsizlik, üşümeyle ateşin yükselmesi, terleme, bulantı,
kusma, karın gerginliği. Apseli karaciğer büyür, ağrı verir,
hastaların bazılarında sarılık görülür.
Karaciğer Kistleri :
Safra kanallarının oluşum anomalisinden dolayı meydana gelen basit
ve ufak kistler zararsızdır. Karaciğerde görülen en önemli kistler
“Ekinokok” kistleridir. Hidatik kist adı verilen bu teşekküllerin
büyüklüğü bazen insan başı büyüklüğüne varabilir ve karaciğer,
görevlerini ileri derecede aksattığı gibi hayat içinde tehlikeli
olabilir.
Ekinokok Tenyası:
Bu tenya en çok köpeklerde bulunur. Tenyanın yumurtaları insan
tarafından yutulacak olursa, bağırsakta yumurtadan çıkan oğulcuk,
kan ya da lenf yoluyla karaciğere ulaşır. Oğulcuk ya karaciğerde
yerleşir ya da oradan kalbe, akciğere atlar daha sonra başka
organlara da gidebilir. Karaciğerde yerleşen oğulcuk, içi sıvı dolu
bir torba biçimini alır. Karaciğerdeki ekinokok kistleri cerrahi
müdahaleyle çıkarılır.
Karaciğer Yağlanması:
Normal halde karaciğer % 5 oranında yağ ihtiva eder. Alkolizm,
beslenme bozuklukları, ağır kansızlıklar, şeker hastalığı, zehirliği
maddeler, verem, bazı bağırsak hastalıkları gibi sebeplerle
karaciğerde çok fazla miktarda yağ toplanabilir. Bu gibi hastalarda
karaciğer şişmesi, sarılık, dalak büyümesi, karında su toplaması
gibi belirtiler görülebilir.
Yağlanma, karaciğer hücrelerinin görevini fena şekilde bozar. Bu
durum ciddi sonuçlara varabilir. Sebep alkolse derhal terke dilmeli
ve doktorun kontrolü altında sıkı bir besin rejimi uygulanarak
önemle tedavi edilmelidir.
Karaciğer başka hastalıkları, sarılık, siroz ve safra
hastalıklarıdır.
Sağlıklı bir karaciğer için:
Karaciğeri bozan sebepler başlıca şunlardır: Beslenme
düzensizlikleri, zehirli maddeler, ilaçlar, alkol ve yorgunluk.
Az beslenme ve açlık, karaciğer üzerinde kötü tesir eder. Bunun
aksine oburlukta aynı kötü etkilere meydan verir. Aşırı gitmemek
şartıyla protein, karbonhidrat (şekerli maddeler), hafif yağlar,
vitamin ve maddeler gibi çeşitli besinlerle düzenlenmiş bir besin
tarzı karaciğeri daima sağlam tutar.
Yanmış yağlar, kızartmalar, hayvansal yağlar (et yağı, içyağı,
kuyrukyağı gibi), konserveler, tuzlanmış ve tütsülenmiş et ve
balıklar, sucuk, pastırma, salçalı ve baharatlı yiyecekler,
çikolata, alkollü içkiler, tütün, fındık, fıstık, ceviz karaciğeri
yoran yiyeceklerdir.
Büsbütün perhize girmemekle beraber bunlardan sakınmak gerekir.
Karaciğerinde bir hastalık olanların ise bu gibi yiyeceklerden uzak
durması şarttır.
Karbon tetraklorür, fosfor, zehirli mantarlar, kloroform, cıva,
kurşun, arsenik, altın gibi zararlı maddeler karaciğerde harabiyete
sebep olurlar. Bilhassa bu gibi maddeler sanayiinde çalışanların
dikkatli olmaları, zaman zaman karaciğer kontrollerini yaptırmaları
ve böyle yerlerde gereken sağlık tedbirlerinin alınması, doğabilecek
zararları önler.
İlaçlar arasında, arsenik, atofan, sülfamid ve bazı ağrı
dindiriciler karaciğer hücrelerinde kötü etki gösterebilirler.
İlaçların her zaman hekim tavsiyesiyle alınması bu bakımdan uygun
olur. Uzun müddet devam edilen ilaçlar karaciğeri yorabilir.
Alkol, başlı başına üzerinde önemle durulacak bir maddedir. Çok defa
sirozun tek sebebi alkoldür. Alkolikler kendilerine lazım olan
kalorinin büyük bir kısmını alkolden alırlar. 1 gram alkol 7 kalori
verir. Alkoliklerin besin ihtiyacı azalır, az yemek yerler ve
bilhassa protein bakımından zayıf besin alırlar. Alkolün doğrudan
doğruya olan zehirli etkilerinden başka, besin yetersizliği de
vücudu ve bilhassa karaciğeri çok kötü durumlara sokar.
Aşırı yorgunluk, uykusuzluk, genel olarak vücudu düşürür. Bu arada
karaciğerinde sarfiyata yetişmek için çok çalışacağı ve yorulacağı
aşikardır. Normal bir beslenme düzeni ve buna uygun beden ve ruh
faaliyeti ile karaciğerimizi de korumuz oluruz.
Eğer karaciğerinizde hassasiyet varsa, çok sıcak ve soğuk şeyler
içerek karaciğerinizi sarsmayın. Bağırsaklarınızın düzgün
çalışmasına dikkat edin. Kabızlık, karaciğerin baş düşmanlarından
biridir. Dışkı, bağırsaklarda uzun zaman kalacak olursa, toksinler
husule gelir ve bu toksinler, zamanla kana karışır. Zehir demek olan
bu maddelerin temizlemek vazifesi de karaciğerin üzerinde olduğundan
karaciğer, yorulur. Bu zehirler pek fazla olursa, karaciğer bunların
hepsini ayıklayamaz ve bazıları karaciğer hücreleri içinde yerleşir
kalır. Karaciğer iltihaplarının en baş sebeplerinden biri de işte
budur.
Karaciğer İltihabı (Hepatit)
Karaciğer iltihabı hastalıkları, hepatit olarak isimlendirilir.
Hepatitin erkeni olarak virüsler (Hepatit A virüsü ve B virüsü),
bakteriler, riketiyalar, spiroketler (Weil hastalığı) ve parazitler
( schistosomiasis) gibi mikroorganizmalar hatta alkol ve bazı
ilaçlar, toksinler sayılabilirler.
Hepatitis A virüsünün yaptığı hastalığa infeksiyöz hepatit denir. En
çok çocuklarda ve gençlerde ağız yoluyla yiyecek ve içeceklerle
bulaştıktan 15-45 gün sonra hastalık ateş, bulantı, kusma,
iştahsızlık ile birden başlar. Epidemik hepatit de denilen bu
hastalık daha sonra sarılıkta görülür.
Hepatitis B virüsünün yaptığı hastalıkta ise kuluçka dönemi (40-180
gün gibi) uzundur. Daha ziyade kan aktarımları ile bulaşır ve
erişkinlerde görülür. Eskiden çok görülen bu hastalık, bir kere
kullanılıp atılan enjektör ve iğnelerin kullanılmaya başlanmasından
sonra daha azalmıştır. Hepatit yapan daha başka virüslerin varlığı
da gösterilmiştir. Hastalık geçirenler bağışıklık kazanır.
Hastalık sırasında yatak istirahati, günde 350-400 gr. Kadar bol
karbonhidratlı ve az yağlı perhiz önerilir. Hastaya, meyve suları,
kompostolar, süt ve sütten yapılmış besinler, az yağlı çorbalar
verilir.
Hepatitin tedavisinde etkili bir ilaç yoktur. Antiviral denen ilaç
(Vidarabine, İnterferon) denenmektedir. Kortikosteroid ilaçlar,
sarılığın çabuk açılmasını sağlarsa da bağışıklığın meydana
gelmesini önlediğinden hastalığın sık sık tekrarlanmasına neden
olabilirler. Sedatif olarak sadece diazepam (Diazem), bulantı ve
kusma için antiemetikler (Emedur, B6 vitamini), kaşıntıya karşı
cholestyramine (Cuemid) kullanılmaktadır.
Karaciğerin Büyümesi (Hepatomegali)
Karaciğer normalde kaburgaların altını pek geçmez. Kaburgalar
altında hissedilmesi,karaciğer büyüklüğü yani hepatomegali belirtisi
olarak önem kazanır. Karaciğeri büyüten hastalıklar arasında
konjestif kalp hastalıkları (sağ kalp yetmezliği), infeksiyonlar
(Viral hepatit, bruselloz, Kalaazar, Weil hastalığı, tüberküloz,
frengi) ve infiltratif hastalıklar (sirozlar, schistosomiasis vb.),
kistik hastalıklar (kist hidatik) ve tümöral hastalıklar (karaciğer
kanseri ve metastazik kanserler) sayılmaktadır.
Karaciğer hastalıklarının genel belirtilerinden biriside sarılık
(ikter) dediğimiz durumdur. Deride veya ilk defa göz aklarında bir
sarılık belirdiğinde hemen bir doktora başvurmalı ve karaciğer
fonksiyon testleriyle kan ve idrar muayeneleri yaptırılmalıdır.
0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ İSTANBUL ÜMRANİYE TEL 0-216-5218836 ÇEKMEKÖY TEL 0-216-6423432 PENDİK GSM 0-530-5472565 İSTANBUL 0-216-5218836 MAMOGRAFİ MEME KANSERİ ERKEN TEŞHİS VE TANI MERKEZİ SONOMAMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ OSTEODANSİTOMETRİ BMD ÖLÇÜMÜ ÇENE RÖNTGENİ DİJİTAL SON TEKNOLOJİ İLE PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN (CD-BASKI-MAİL) RENKLİ VARİKOSEL SKROTAL PENİL PENİS OBSTETRİK RENAL KAROTİS VERTEBRAL ÜST VE ALT EKSTREMİTE VARİS VENÖZ YETMEZLİK TEK VE ÇİFT TARAFLI RENKLİ ARTERYEL RENKLİ VENÖZ VE TÜM VARİS RENKLİ DOPPLER USG ULTRASONOGRAFİ OBSTETRİK AYRINTILI DETAYLI İKİNCİ DÜZEY VE DÖRT BOYUTLU USG CD DVD KAYDI RENKLİ BEBEK RESİMLERİ SERTLEŞME PROBLEMİ RENKLİ PENİL DOPPLER SERTLEŞME PROBLEMİ PENİL RENKLİ DOPPLER TÜM VÜCUT BEDEN TAM FULL CHECK-UP ÇEKAP CHECKUP KAVACIK ÜMRANİYE ÇEKMEKÖY ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ATAŞEHİR ATAŞEHİR KAVACIK ANADOLU YAKASI GÖRÜNTÜLEME KAVACIK GÖRÜNTÜLEME SULTANBEYLİ SANCAKTEPE ŞİLE AĞVA ÖMERLİ REŞADİYE ALEMDAĞ MADENLER ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE MALTEPE ÜSKÜDAR KADIKÖY ÇAMLICA ATAŞEHİR KAVACIK BEYKOZ ATAŞEHİR KAVACIK BEYKOZ PAŞABAHÇE ÖĞÜMCE PAŞABAHÇE BEYKOZ ATAŞEHİR PENDİK KARTAL MALTEPE BAĞDAT CADDESİ ATAŞEHİR KAVACIK GÖRÜNTÜLEME ATAŞEHİR KAVACIK BEYKOZ ÜMRANİYE BAĞDAT CADDESİ SUADİYE ERENKÖY GÖZTEPE TÜM ÜNİVERSİTE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA DEVLET HASTANELERİ KADIN SAĞLIĞI MEME SAĞLIĞI KANSER ERKEN TEŞHİSİ VE ERKEN TANISI TÜM SAĞLIK OCAĞI AİLE HEKİMLİĞİ GÖRÜNTÜLEME HİZMETLERİ KAVACIK GÖZTEPE GÖZTEPE ERENKÖY KADIKÖY ÜSKÜDAR KAVACIK ATAŞEHİR BEYKOZ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE SARIGAZİ SANCAKTEPE ŞİLE AĞVA ATAŞEHİR SARIGAZİ SULTANBEYLİ ÇEKMKÖY ATAŞEHİR KAVACIK BEYKOZ RİVA AĞVA ŞİLE ÖMERLİ TAŞDELEN ALEMDAĞ ALEMDAR ÜMRANİYE DUDULU MODOKO İMES İKEA MEYDAN ÇAKMAK TEPEÜSTÜ KAVACIK ÇAVUŞBAŞI BEYKOZ ÜMRANİYE ÇEKMEKÖY KAVACIK KAVACIK ŞİLE ACARKENT BEYKOZ ATAŞEHİR AĞVA PAŞABAHÇE
http://www.goruntulememerkezi.com/
http://www.radistanbul.com/
http://www.ikinciduzey.com
http://radistanbul.blogspot.com
http://www.cekmekoygoruntulememerkezi.com/
http://www.umraniyegoruntulememerkezi.com/
http://www.pendikgoruntulememerkezi.com/
Kemik erimesi (osteoporoz)
İstatistiki verilere göre kemik erimesi (osteoporoz) yaklaşık %75 oranında kadınlarda ve ileri yaşlarda görülmekle beraber, 30’lardan itibaren kontrol edilmesi gerekir. Çünkü bu yaşlara kadar gelişimini tamamlayan kemik dokusu bazı nedenlerden ötürü yoğunluğunu kaybetmeye başlar.
Kemik erimesi, büyük oranda aile geçmişiyle ilgili kalıtsal olsa da başta, yanlış beslenme, sigara alışkanlığı, şeker hastalığı, uzun süreli ilaç kullanan, yeterli egzersiz alışkanlığı olmayan, menopoza erken girmiş ya da menopoz sonrasındaki kadınların risk grubunda olduğu bilinmektedir.
Radistanbul Görüntüleme Merkezi Ümraniye son durakta 4 yıldır hizmet vermektedir. Bünyemizde ultrason, renkli doppler, mamografi, kemik yoğunluğu ölçümü, panoramik diş röntgeni ve sefalometrik röntgen cihazları bulunmaktadır.
Kurumumuzda yapılan tetkikler;
• Tüm batın, üriner sistem, pelvik, troid ultrasonlarına ek olarak gebelerde 2. Düzey ayrıntılı ultrason, gebelik ultrasonu, 4 boyutlu ultrason çekimleri.
• Ekstremitelerde arteryel ve venöz renkli doppler, karotis vertebral arterler renkli doppler, renal arter doppleri, penil ve gebelik renkli doppleri de dahil olmak üzere tüm doppler uygulamaları,
• Ağız ve diş sağlığında en ileri görüntüleme teknikleri kullanılarak dijital panoramik diş röntgeni, temporomandibular ve sinüs grafileri ve sefalometrik röntgen çekimleri.
• Mamografi çekimleri.
• Kemik Yoğunluğu Ölçümü.
KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ (OSTEODANSİTOMETRİ)
Kemik mineral dansitometrisi (osteodansitometri) kemik yoğunluğunun ölçülmesidir. Yani kemiğin kırılganlık riskini belirleyen bir ölçüm yöntemidir.
OSTEOPENİ; aynı yaş , cins ve ırktaki bireyler için normal değerlere oranla kemik kitlesindeki azalmayı ifade eden klinik bir tanıdır. OSTEOPOROZ; mevcut kemik kütlesinin, mineral içeriğinin azalması ve zayıflaması sonucu süngerimsi hal alması ve kolayca kırılabilir bir duruma gelmesidir. Sonucunda da başta sırt bölgesi olmak üzere vücutta dinmeyen ağrılar, boy kısalığı ve kırıkların oluşumlarını görmekteyiz.Osteoporoz kemik erimesidir...Osteoporoz, kemik dokusunun giderek artan kaybıyla kemiklerin kolay kırılabilir hale gelmesine yol açan bir hastalıktır.Osteoporoz sadece yaşlı veya kadın hastalığı değildir. Bu "Sessiz hastalığın" yaşı ve cinsiyeti yoktur.Osteoporoz, son yıllarda giderek daha fazla dikkat çekmeye başlayan, kadınları 30 'lu yaşlarda bile etkilemeyi başarabilen ve yakalanma riski, güğüs, rahim ve yumurtalık kanseri risklerinin toplamından daha fazla olan, kadınların menapoz, erkeklerin de 55 yaş sonrası yakalanmaktan kurtulamayacağı mecburi bir hastalıktır.Kalça kırığı geçiren her 5 kişiden biri, 1 yıl içinde ölmektedir. Yaşama şansı yakalayanların ise neredeyse tamamı yatağa bağımlı kalmaktadır.Ancak erken tanı, ilaç kullanımı ve yaşam şartlarının düzeltilmesi ile durdurulabilmesi mümkündür. Erken tanı için kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmalısınız. Artık günümüzde %1 oranındaki kemik kayıpları bile teknoloji sayesinde kolayca ve çok kısa sürede teşhis edilebilmektedir.Sağlam kemik oluşumu için büyüme çağında yeterli miktardakalsiyum ve D vitamini alınmalı,düzenli spor yapılmalı ve güneş ışığından yeterince faydalanılmalıdır.
Riskli gruplar;
-Menapoza girenler
- İkiden fazla doğum yapanlar
- Sigara ve alkol kullananlar
- Ailesinde osteoporoz olanlar
- Şeker hastası olanlar
- Kafeinli içecekleri çok tüketenler
- Düzenli spor yapmayanlar
- 45 yaş üzerinde olanlar
- Bazı ilaçları sürekli kullananlar
- Açık tenliler
- Dengesiz beslenenler
- Hormon problemi olanlar
- Böbrek dializine girenler.
MAMMOGRAFİ
Mammografi düşük dozda X ışını aracılığı ile meme dokusunun görüntülenmesidir. Her memeye 2 adet olmak üzere toplamda 4 film çekilir.
Hiçbir şikayeti olmasa da tüm kadınların;
• 35-40 yaş arasında baz oluşturacak bir mammografi çektirmesi,
• 40 yaşından sonra 2 yılda bir,
• 50 yaşından sonra her yıl meme kanseri taraması yaptırması gerekmektedir.
Çünkü meme kanserinin en erken bulgusu olan küçük küme mikrokalsifikasyon spiküle kitle ve kireçlenme odaklarını gösterebilen tek yöntem mammografidir. Meme kanserinin büyüyüp ele gelecek kadar kitle oluşturması ise bu aşamadan yıllar sonraya tekabül eder.
Tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinin de tedavisindeki başarı erken teşhis ve erken tedavi ile mümkündür.
Mammografi çekim işlemine gelirken beraberinde eski filmlerinde getirilmesi ve her seferinde eski filmler ile karşılaştırma yapılması gerekmektedir. Mamografi, meme muayenesi esnasında memede şüpheli bir kitle bulunması durumunda bu kitlenin yerinin ve niteliklerinin belirlenmesi amacıyla yardımcı bir tanı testi olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bununla beraber meme kanseri açısından hiçbir risk faktörü bulunmayan, hiçbir şikayeti olmayan ve yıllık yapılması önerilen meme muayenesi normal bulunan kadınlara da belli aralıklarla meme kanseri tarama testi olarak rutin mamografi önerilmektedir. Mamografi "normal" olarak rapor edildiğinde gerçekten bir sorun olmama ihtimali %90'lara varmakta, bu da mamografinin ne kadar etkili bir tarama testi olduğunu göstermektedir. Mammografi incelemesi için özel bir hazırlık gerekmez. Ancak adet dönemlerinde memelerde hassasiyet olabildiğinden incelemenin adet tarihinden bir hafta sonra yapılması faydalı olabilir. Ayrıca inceleme günü koltuk altı deodorant, pudra veya losyon sürülmemesi önerilir. Daha önceden yapılmış Mammografi filmleri ve Meme Ultrasonlarınızı mutlaka yanınızda getirmeniz gerekmektedir. Meme incelemeleri bir önceki tetkik ile karşılaştırmalı olarak takip edilen bir süreçtir. Önceki filmler ile karşılaştırıldığında yeni filmlerdeki bilgiler daha kesin hale getirmektedir. Mammografi, gebelere ve gebelik ihtimali bulunanlara yapılmaz. Ayrıca emziren annelere ve 25 yaşından küçüklere yapılması sakıncalı olabilir. Mamografinin asıl amacı erken dönem kanserin toplu iğne başı büyüklüğünde iken yakalanmasıdır. Meme değerlendirilirken ultrasonografi de beraberinde yapılmalıdır. Meme ultrasonografisi genellikle 35 yaş altı genç hanımlarda, fibrokistik hastalığın gösterilmesinde, memede ele gelen bir kitle varlığında ( kitlenin yapısının değerlendirilmesi, kistik ya da solid ayrımı ) tercih edilir. Meme renkli doppleri ise kitlenin iyi huylu-kötü huylu olup olmadığı hakkında bilgi verir.
Mamografi: Ailesinde meme kanseri bulunan kişilerde 35 yaşından itibaren her yıl doktor tarafından meme muayenesi yapılması ve bu kişilerde 40 yaşından itibaren her yıl mamografi çekilmesi. Ailesinde meme kanseri bulunmayan kişilerde ise 40 yaşından itibaren her yıl doktor tarafından meme muayenesi yapılması ve 50 yaşına kadar 2 yılda bir, 50 yaşından sonra her yıl mammografik inceleme önerilir.
Kemik yoğunluğu ölçümü: Menopoza girene kadar en az bir kez ve menopoza girdikten sonra mutlaka ölçülmeli. Menopozdan sonraki ilk 5 yıl içinde kemik erimesi en fazladır. Bu süreçte genellikle yılda bir ölçüm önerilmektedir.
0-216-5218836 İKİNCİ DÜZEY DÖRT BOYUT DETAYLI RENKLİ DOPPLER ULTRASONOGRAFİ MAMOGRAFİ KEMİK YOĞUNLUĞU PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ İSTANBUL ATAŞEHİR KAVACIK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder