RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ

RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ


0-216-521 88 36



ALEMDAĞ C MELTEM S 2/2

SONDURAK ÜMRANİYE İSTANBUL

http://www.radistanbul.com/

MERKEZİMİZDE TÜM BANKA VE KREDİ KARTLARI GEÇERLİDİR.







1 Kasım 2010 Pazartesi

detaylı fetal ultrason

Detaylı ultrasonografi incelemesi şu durumlarda uygulanmaktadır:
• Yapılan ilk ultrason incelemesinde anormallik şüphesi
• Anomalili bebek öyküsü; anne, baba ya da aile fertlerinden birinde anomali varlığı
• 11-14. hafta tarama testi ya da üçlü testte yüksek risk, annede serum AFP (alfa fetoprotein) düzeyinde yükseklik
• Anne yaşının 35 in üstünde olması
• Annede şeker hastalığı
• Annenin hamilelik sırasında bebeğin sağlığını olumsuz etkileyecek bir enfeksiyon hastalığı (toxoplazma, CMV, suçiçeği, kızamıkçık... gibi) geçirmesi
• Gebelikte ilaç, alkol ya da uyuşturucu madde kullanılımı, röntgen çekilmesi
• Bebekte gelişme geriliği,
• Amniotik sıvının azlığı ya da fazlalığı
• Annenin anksiyetesi ve ailenin isteği
Amaç, bebeğe ait organ anomalilerinin aranması ve kromozom anomalisini düşündürecek bulguların varlığının araştırılmasıdır. Yapısal anomaliler ve organ anomalileri, minor anomaliler (canlı doğan bebeklerin % 15 inde görülür ve genellikle tek başlarına bir sorun yaratmazlar) ya da major anomaliler (canlı doğan bebeklerin % 2-3 ünde görülür ve sağlık problemi yaratırlar) olabilir. Detaylı sonografik incelemenin asıl hedefi, major anomalilerin bebek doğmadan önce yakalanmasıdır. 16. gebelik haftasından 40. gebelik haftasına kadar olan süreçte major anomalilerin % 50 ile % 80-90 kadarının tanısı konabilmektedir. Anomali tanısının 23. haftadan sonra konmasının yararı kısıtlı olduğundan, detaylı sonografik inceleme mümkün olabildiğince bu haftadan önce yapılmalıdır. İnceleme için en uygun dönem 18-23.haftalar arasıdır ve bu haftalarda major anomalilerin % 60-75 inin tanısı konabilmektedir. Ancak bazı anomalilerin tanısı yalnızca ileri gebelik haftalarında konabilir; bazılarınınsa gebelik süresince görülmesi mümkün değildir.
18-23. hafta detaylı ultrasonografik inceleme ile bazı anomalilerin görülebilirlik oranları tabloda gösterilmiştir;
AnomaliGörülme yüzdesi
Anensefali (kafa kemikleri oluşmaması)% 100
Mikrosefali (kafanın küçük olması)% 50
(bir bölümü sonra gelişir)
Hidrosefali (baş içinde su toplanması)% 75
Holoprosensefali, hidransefali (beynin orta kısmının oluşmaması)% 100
Lissensefali (beyin kıvrımlarının oluşmaması)    % 0
Spina bifida(bel kemiğinde görünür açıklık)    % 95-98
Yarık dudak    % 95-100
Yarık damak    % 30-40
Diyafragma fıtığı    %70
Yemek borusu tıkanıklığı    % 50’den az
Kalp anomalileri% 75
Karın ön duvarında açıklık olması    % 95-100
Böbrek, idrar yolu anomalileri    % 50-75
İskelet sistemi anomalileri    % 75-100
Kromozom anomalileri ise, özellikle 35 yaş üstü gebeliklerde daha sık görülen kromozom sayı ve yapı anomalileri olup, en sık rastlananı Down sendromudur (Trizomi 21/ Mongol bebek). Detaylı ultrason incelemesi, hiçbir kromozom hastalığında kesin tanı yöntemi değildir. Ancak bu hastalıklara ait ultrason bulgularının varlığı ya da yokluğu, kromozom hastalığı riskini azaltmakta ya da arttırmaktadır. Bu amaçla yapılan detaylı ultrason incelemesinin bir diğer adı “Genetik Ultrason” olup gebeliğin 16-23. haftaları arasında uygulanmaktadır. Bu inceleme ile Down sendromlu fetusların % 60-65 inde, Trizomi 13 ve 18 li bebeklerin ise % 80 inde ilgili ultrason bulguları saptanabilmektedir.
Tek gen hastalıkları adı verilen bir diğer grup hastalık ise, sadece bu hastalık için özel riski olan ailelerde amnios sıvısından ya da plasentadan alınan örnekteki bebeğe ait hücrelerde yapılacak moleküler tanı yöntemleri ile aranabilmektedir. Bugüne kadar genetik geçişli yaklaşık 6000 çeşit hastalık tanımlanmış olmasına karşın, bunlardan sadece 150 kadarında doğum öncesi tanı konulabilmiştir. Nadir durumlar dışında ultrason incelemesi bu hastalıklarda tanı yöntemi değildir.
Detaylı ultrason incelemesi sırasında, fetus sayısı ve canlılığı, amniotik sıvı miktarı, plasentanın konumu, kanama varlığı, rahim ağzı uzunluğu, rahim ağzı açıklığı, rahime ilişkin doğumsal anomaliler, rahim ya da yumurtalık kökenli sorunlar da değerlendirilir. Fetus ölçülür ve gelişimine bakılır. Gerekli ise Doppler analizi yapılarak anne ile bebek arasındaki dolaşım hakkında bilgi sahibi olunur.
Ultrason, insan kulağının işitemiyeceği kadar yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanarak iç organları görüntüleyen bir tanı yöntemidir. Ultrasonda radyasyon kullanılmaz. Bu nedenle gebelerde ve bebeklerde rahatlıkla kullanılabilir. Cihazdan gönderilen ses dalgaları, hasta vücudundan yansıdıktan sonra gene aynı cihaz tarafından algılanır. Yansıma farklılıkları organdan organa değişir. Bu nedenle farklı yansımaların olduğu yapılar, farklı görüntüler verirler. Normal yapılar içindeki bir tümör ya da kist, ses demetlerini farklı yansıttığı için farklı yapıda gözlenir ve tanı konulur. Görüntü oluşturulması sırasında "prob" hasta vücudunda gezdirilirken, altında kalan bölümün kesit görüntüleri, hareketli organlar gibi ekranda kayar. Bu esnada radyolog tanı koyar.  USG işlemi, ihtisasları süresince US eğitimini alan radyologlarca yapılır.                                  

                                    Ne amaçla yapılır?
                                    Ultrason çoğunlukla karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak, böbrekler, mesane, yumurtalıklar ve rahim gibi karın içi organların görüntülenmesi için kullanılır.Bununla birlikte ultrason vücudun tüm organlarını (Beyin,göz,akciğer,meme,kalça,testis ve prostat gibi.) görüntülemek amacı ile kullanılabilir. Ultrason çekilmesi için başvuran hastaların en sık şikayeti karın ağrısıdır. Karaciğer ve dalak gibi karın içi organların büyümesi, safra kesesi ve böbrek taşları, apandisit, yumurtalık kistleri ve karın içindeki tümörler ultrason ile teşhis edilebilen hastalıklardan bazılarıdır. Ayrıca kadınlarda yumurtalık ve rahim karından incelenebileceği daha detaylı inceleme için vajene yerleştirilen özel bir prob kullanılabilir.                                    

                                    Ultrason nasıl çekilir?
                                    Hasta sırtüstü yatar. Cilt üzerine jel sürülür. "Prob" adı verilen cihaz ile karın içindeki organlar cilt üzerinden incelenir.                                    

                                    Yan etkileri nelerdir?
                                    Bugüne kadar gebelikte ve diğer incelemelerde gösterilebilen bir yan etkisi yoktur.                                    


Etiketler: rüyada ultrason görmek, ineklerde gebelik muayenesi, 3 boyutlu ultrasona ne zaman girilir, renkli ultrasona ne zaman girilir, boş gebelik ultrason görüntüleri




Anahtar Kelimeler: obstetrik usg, üçüz gebelik ultrason görüntüsü, inekte gebelik muayenesi, tupbebekonline.net, ultrason anlamları, sığırlarda gebelik muayenesi, ultrasona ne zaman girilir, ineklerde yalancı gebelik, boş gebelik ultrason görüntüsü, hamilelikte ultrason ölçümleri, ay ay gebelik ultrason görüntüleri, gebelikte ultrasona ne zaman girilir, ultrasondaki açıklamalar, ineklerde gebelik muayenesi video, ineklerde ulturason gebelik görüntüleri, ineklerde ultrason görüntüleri, gebelık ultrason acıklama, obstetrik ultrasonografi, 23 haftalık ikiz gebelik ultrason görüntüleri, 3 boyutlu ultrason amerikan hastanesi, ruya tabır ultrasyon, ultrason açıklamaları, boş gebelikle ilgili video görüntüleri, üçüz ultrason görüntüleri, canlı hamile muayenesi, hamileyken ultrasonda görmemek, gebelik ultrason anlamları, gebelikte ultrason ölçümleri, hamilelikte ultrasonda boş kese görmek, hafta hafta gebelik ultrason görüntüleri, yirmi üç haftalık bebegin anne karnında ultrason ve video görüntüleri, ultrasyon açıklama, ücüz gebe ultrasyon goruntulerı hafta hafta, üç boyutlu ultrasona ne zaman girilir, obstetrik ultrasonografi ölcumleri, ultrason ne zaman girilir, inekte gebeliĞin evreleri, obstetrik usg yaptıran hamileler, hamilelikte renkli ultrasona ne zaman girilir, canlı spina bıfıda resımlerı, hamilelikte ultrason görüntüleri+çoğul, alfa ultrason, 1.ay gebelik ultrason görüntüleri, obstetrik usg soru ve cevaplar, ultrasonda crl düşük çıktı


Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42


ADLİ TIP DERGİSİ

Journal of Fore1nsic Medicine

Obstetrikte ve Jinekolojide Ultrason Kullanımından Kaynaklanan

Adli Tıp Sorunları

Uz.Dr. A. Sadi ÇAĞDIR *, Dr. Özgür CİN*, Doç.Dr. Emre ALBEK**, Prof.Dr. Zeki SOYSAL**

*Adli Tıp Kurumu, İstanbul

**İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul

Özet

Ultrason olarak da bilinen tanısal sonografi obstetrik ve jinekoloji uygulamasında değerli bir yöntem

haline gelmiştir. Bu aygıtın kullanımındaki hızlı gelişimler, bu hastaların bakımında sonolog ve

sonografinin primer bir rol almasına neden olmuştur. Hasta ve hekimin beklentisi teknolojik

ilerlemelerle birlikte artmıştır. Bu tür beklentiler malpraktis iddialarının sıklığında artışa yol açmıştır.

Obstetrik ultrason alanındaki davaların en büyük bölümü tanının atlanması ile ilgilidir. Ultrasonda

en sık atlandığı bildirilen tanılar arasında dış gebelik, fetal anomaliler, çoğul gebelikler ve plasenta

previa yer almaktadır. Sonogramın yapılmaması bir başka dava nedenidir.

Bu yazıda yazarlar obstetrikte ve jinekolojide sonografiyle ilgili adli tıp sorunlarını ve bu tür

sorunlardan nasıl kaçınılacağını ele almışlardır.

Anahtar Kelimeler: Obstetrik ve jinekolojide sonografi, sonografinin adli tıpla ilgili yönleri,

malpraktis

MEDICOLEGAL QUESTIONS INVOLVED IN THE USE OF ULTRASOUND IN OBSTETRICS

AND GYNECOLOGY

Summary

Diagnostic sonography, also known as ultrasound, has become an invaluable aid in the practice of

obstetrics and gynecology. Rapid improvements in instrumentation have caused the sonologist and

sonography to assume a primary role in the care of these patients. Patient and physician expectation

have increased with the technological advances. Such expectations have led to an increasing

frequency of malpractice allegations.

The largest category of legal actions within the area of obstetric ultrasound is the missed diagnosis.

The most frequently cited ultrasound misses include ectopic pregnancy, fetal anomalies, multiple

gestations, and placenta previa. Failure to perform a sonogram is another cause of litigation.

In this article the authors have dealt with the medicolegal aspects of sonography in obstetrics and

gynecology and how to avoid such medicolegal problems.

Key Words: Sonography in obstetrics and gynecology, medicolegal aspects, malpractice

allegations.

Giriş

Tanı amacıyla uygulanan ultrasonografi yöntemlerinin kendine özel hukuki yönleri bulunmaktadır.

Son yıllarda bu teknolojideki hızlı gelişmeler, ultrasonografinin tıpta, özellikle kadın hastalıkları ve

doğum alanında, oynadığı rolü daha da artırmıştır. Bunun bir sonucu olarak, ultrasonografi yöntemini

uygulayan kişiler giderek artan bir oranda, daha önce gündemde olmayan adli-tıbbi sorunlarla karşı

karşıya kalmaktadır. Bu kapsamda hukukçular ve mahkemeler, geleneksel tıp doktrinlerini bu çok özel

uzmanlık alanına uygulamakta güçlük çekmektedir.İhmalkar davranışın sonucu olarak ortaya çıkan

malpraktis davalarının yanısıra aydınlatılmış rıza konusu da ultrasonografi bağlamında giderek önem

kazandığından, bu teknolojiyi uygulayanların, yasal sorunlarla karşı karşıya kalmamaları için yöntemin

adli-tıbbi açıdan çıkarabileceği sorunlar hakkında bilgi sahibi olmaları gerekir.

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

2

Genel Olarak Tanısal Amaçlı Ultrason ile İlgili Dava Konuları

1987 yılında New Orleans'da yapılan Amerikan Ultrason Enstitüsü'nün toplantısında ultrason

kullanımı ile ilgili davalar konusundaki istatistikler ultrason incelemesinden doğan şikayetlerde artış

olduğunu ortaya koymuştur. Bu konudaki davaların büyük çoğunluğu, obstetrik sonogram ile ilgilidir

(Tablo 1) (1).

Tablo 1. Ultrason ile ilgili dava konuları (1)

1. Sonografik bulguların atlanması

2. Sonografik bulguların yanlış yorumlanması

3. Bulguların önceki sonogramlarla karşılaştırılmaması

4. Sonografi raporunun hastayı gönderen hekime gönderilmemesi

5. Hastanın şahsen muayene edilmemesi ve anamnezinin alınmaması

6. Belirli bir duruma yanlış sonografik yaklaşımda bulunulması

7. Eksik inceleme

8. Filimlerin kalitesinin iyi olmayışı

9. Kayma veya düşmeye bağlı yaralanmalar

10. Ultrason kontrolu altında yapılan delme tekniklerinden kaynaklanan komplikasyonlar

11. Aydınlatılmış rızanın alınmaması

12.Vaginal kanama veya düşük gibi ultrason komplikasyonları

13. Elektrik çarpması gibi aygıtla ilgili komplikasyonlar

14. İlave sonografik veya radyolojik incelemelerin ya da biyopsinin önerilmemesi

15. Sonografik inceleme istenmemesi

16. Filimlerin veya raporların kaybı

17. Ultrasonu yapan kimsenin hastayı cinsel yönden istismarı

18.Yanlış tanı, gizliliğin ihlali ile oluşan anksiyete durumu

Yanlış tanı koyma iddialarının, radyologlar açısından bir yasal sorun haline geldiği kanıtlanmıştır.Bu

konu ultrason ile ilgili davalarda da söz konusudur (2).

Yanlış tanı koyulması konusunda sık karşılaşılan durumlar arasında dış gebelik, fetüs anomalileri,

çoğul gebelikler ve plasenta previa yer alır.Yanlış bildirilen olgular grubunda ise bulguların atlanmadığı

ancak hatalı bir şekilde yorumlandığı ya da bildirildiği olgular bulunur.Bunlar arasında gebelik yaşının

yanlış belirlenmesi, desidua kitlesinin gebelik kesesi olarak adlandırılması ve komşu barsağın taşla

dolu safra kesesi şeklinde yorumlanması sayılabilir (3).

Uydurulmuş lezyonlar grubunda gerçekte bulunmayan bulguların yer aldığı durumlar söz

konusudur.Bulunmadığı halde rahim içi aracının bildirilmesi, hâlâ canlı olmasına rağmen fetüs

ölümünden bahsedilmesi, normal gebeliğin molar gebelik şeklinde tanımlanması, normal bir fetüsün

anensefalik olarak bildirilmesi örnek olarak verilebilir (3).

Sonografik imajların suboptimal koşullarda elde edildiği şişman hastalarda fetus ölümü tanısı yanlış

olarak koyulabilir. İntrauterin fetus ölümünden şüphelenildiğinde sonografik incelemenin videoteype

kaydedilmesi akıllıca bir iş olur. Benzer şekilde , şüpheli ciddi fetal anomalilerin söz konusu olduğu

durumlarda ebeveynleri gereksiz yere travmaya uğratmamak ve normal fetüsün düşürülmesini

önlemek amacıyla bu çeşit hastalarda ikinci bir görüş elde edilmelidir.

İşlemin komplikasyonları konusundaki davalar, ultrason kılavuzluğunda yapılan amniosentez

esnasında ortaya çıkan sorunlarla ve ultrasonun bu işlem sırasında kılavuz amacıyla kullanılmamış

olduğu durumlarla ilgilidir (3).

Sonografik incelemeyi yapan kimse ile ilgili sorunlar arasında hastaya sarkıntılık iddiası, hastaya

son rapordan farklı bir tanının bildirilmesi, inceleme yapılırken hastanın yalnız bırakılması sırasında

doğumun meydana gelmesi yer alır (2).

Son yıllarda ultrason incelemesinin yapılmaması ile ilgili dava konuları da ortaya çıkmıştır.Gebelik

süresinin klinik olarak yanlış belirlenmesi sonucunda sezaryenle beyin hasarı bulguları gösteren

postmatür bir bebeğin doğurtulması bu duruma örnek oluşturabilir. Ultrasonun kullanılmaması,

sonologdan ziyade hekim açısından daha büyük bir sorun oluşturur. Ultrasonun kullanılmamış olduğu

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

3

olgular, rahim içi gelişme geriliği bulunan fetüsler, daha önce dış gebelik geçirme anamnezi bulunan

hastalar, -fetoprotein düzeyi yüksek olan annelerle ilgilidir (3).

Ultrasonografik İncelemeyi Yapan Kimse ile İlgili Konular

Ultrason görüntülerini yorumlayan uzman ile ultrasonu yapan kimse arasında hukuki bir ilişki söz

konusudur. Bir aracı ile bu aracıyı kontrol eden ve yönlendiren diğer bir kişi arasında karşılıklı güven

esasına dayanan bir ilişki bulunur.Pratik olarak bu direktifi verenin, bu, direktif kapsamında hareket

edenin neden olduğu haksız fiiller için sorumlu olması anlamına gelir.Ultrason görüntülerini

yorumlayan uzman ile ultrasonu yapan kimse arasındaki ilişki pratikte iş bölümüne bağlı olarak

şekillenir. Ultrasonu yapanlar hastane tarafından görevlendirilen teknisyenler olabilir. Böyle

durumlarda ultrasonu yapanların eylemleri için sorumlu kişinin saptanmasında güçlükler ortaya

çıkabilir. Bu kapsamda ultrasonografi raporunu düzenleyen hekimin yanında ayrıca ultrasonu

yapanları görevlendiren hastane veya ilgili birim de sorumlu tutulabilir.

Bir sağlık kuruluşunda çalışmayan ultrason yapanlar için bu durum daha değişik olabilir. Özel bir

muayenehanede ultrason yapan, genelde hekimin denetim ve direktifi altında çalışan bir kişidir.Bu

nedenle bu kapsamda çıkabilecek herhangi bir hukuki sorun durumunda ultrasonu yapanın denetim ve

gözetiminden sorumlu olan kişinin saptanması çok daha kolay olacaktır. Hekim için önemli olan,

kendinin yapmakla görevli olduğu hiçbir görevi ultrasonu yapana devretmemesidir. Tanıyı koymak

hekimin görevi kapsamına girer. Ultrasonografi yapılırken hekimin başka bir işlemle meşgul olması

veya ultrasonografik tetkikin normal muayenehane saatleri dışında yapılmış olması ultrasonu yapanlar

ile ilgili davalarda geçerli bir savunma nedeni olamaz. Teknisyen bir anomaliyi atlarsa, bundan hekim

sorumlu tutulur. Birçok hekim, teknisyenin incelemesinden sonra hastaları yeniden incelemez veya

seçici olarak inceler. Bu tür olgularda hekimler yanlış tanıdan veya tanı koyulamamasından dolayı

sorumlu olurlar (4,5).

Aydınlatılmış Rıza

İnvazif bir yöntem uygulandığında aydınlatılmış rıza konusu gündeme gelmektedir. Yanlızca

aydınlatılmış rızanın bulunmamasının bir dava nedenini oluşturması olasılığı düşüktür.Olguların

çoğunluğunda aydınlatılmış rıza konusu, genelde bir ihmalkâr davranış ve bu davranışın yarattığı

sorunlar ile ilgilidir. Aydınlatılmış rıza ile ilgili tartışmalar, hekimin çalıştığı ülkenin hukuk sistemine

bağlı olarak değişiklik göstermektedir.Temel olarak aydınlatılmış rıza kapsamının sınırını çizen iki

standart mevcuttur.Bunlardan biri makul ölçülerde hareket eden hekim ve yine makul düzeyde anlama

yeteneğini gösteren hasta standardıdır.

Haksız Fiil Sonucunda Sakat Bir Çocuğun Doğumu ve Haksız Fiil Sonucunda Özürlü Doğan

Çocuğun Manevi Istırapla Süren Yaşamı

Ultrasonografi ile ilgili açılabilecek davalar kapsamında bu konular özel bir önem

taşımaktadır.Haksız fiil sonucunda sakat bir çocuğun doğumu, bir hekimin ihmalkâr davranışı

sonucunda böyle bir çocuğun doğması nedeniyle, bu çocuğun ebeveynleri tarafından hekime karşı

açılan davalarla ilgilidir. Olguların çoğunluğunda olay başarısız bir sterilizasyon sonucunda meydana

gelmiştir.Doğan çocuk sağlıklı ise haksız fiile bağlı gebelikten söz edilir.Buna karşın, haksız fiile bağlı

doğum terimi yanlızca özürlü çocuklar için kullanılmaktadır.Buna karşın, haksız fiil sonucunda özürlü

doğan çocuğun manevi ıstırapla süren yaşamı ile ilgili davalar, doğan çocuğun hekimin ihmalkar

davranışı olmasaydı kendisinin hiçbir zaman doğmayacağını gerekçe göstererek açılan davalardır.

Birçok mahkeme bu tür bir gerekçeyi geçerli olarak kabul etmekte zorlanmasına karşın, Amerika

Birleşik Devletleri'nde California, Washington ve New Jersey eyaletleri bu durumu bir dava gerekçesi

olarak kabul etmeye başlamışlardır.

Ultrasonografi uzmanı bu tür durumlar açısından her zaman bir dava açılması riski ile karşı

karşıyadır. Bu özellikle fetal anomalilerin gözden kaçtığı veya yanlış yorumlandığı durumlar için söz

konusudur. Burada “Eğer malformasyonun tanısı ultrason incelemesi sırasında koyulmuş olsaydı, o

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

4

zaman hasta düşük yaptırma yolunu seçmiş olacaktı” görüşü gündeme gelebilir. Malformasyon teşhis

edilememiş ve düşük de yaptırılamamış olduğundan, ultrason incelemesini yapan kimse özürlü doğan

çocuğun tıbbi bakım masraflarından sorumlu olur (1). Böyle bir davada hekimin aleyhine bir kararın

çıkması durumunda, özürlü çocuğun bakım masraflarının özellikle yüksek olması nedeniyle, hekimlerin

ödemek zorunda kalacakları tazminat miktarları da çok yüksek olabilir.

Fetüs ve çocuk hakları üzerinde odaklaşan tartışmalar, ultrasonografi uygulayan hekimler

açısından büyük bir önem taşımaktadır.Günümüzde bu konunun hukuki boyutları tam olarak

saptanmamış olduğundan, olay daha da karmaşık bir hale gelmektedir.Haksız fiil sonucunda sakat bir

çocuğun doğumu ile ilgili olan davalarda genel olarak haksız fiiller ile ilgili yasal düzenlemeler

uygulanır.Bu tür bir davada en önemli nokta yükümlülük kavramı ile ilgilidir.Tıptaki teknolojik

gelişmelerin paralelinde, konsepsiyon sonrasında çocuğun özürlü doğup doğmayacağını saptayan

araştırma yöntemleri gündeme gelmektedir. Burada şöyle bir soru da ortaya çıkmaktadır: Hekimin

konsepsiyon sonrası bir defekti saptama sorumluluğu, defektli bir çocuk doğurma riski altındaki

ebeveynlerin saptanması zorunluluğu ile eşdeğerli midir? Buna paralel olarak ultrasonografi uygulayan

hekimin ve genetik danışman görevini üstlenen bir doktorun sorumluluklarının derecesi gündeme

gelmektedir.

Biomedikal görüntüleme tekniklerinde elde edilen ilerlemeler sayesinde günümüzde intrauterin

defektlerin saptanması olanaklı hale gelmiştir.Bununla birlikte, hastaların ve genel olarak toplumun

beklentileri de artmıştır. Bu konu üzerinde yapılan tartışmalar sonucunda ultrasonografi ve manyetik

rezonans yöntemlerinin geniş kapsamlı ve rutin olarak kullanılması yönünde olumlu bir yaklaşım söz

konusu olmuştur. Fakat bu gelişme, diğer taraftan da bu üstün teknolojik olanakların hiçbir yanılgıya

yol açmayacağı şeklinde yaygın bir kanı oluşturmuş ve dolayısıyla artan bu beklentilerin ışığında

hekimin sorumluluklarının da aynı şekilde artmasına neden olmuştur. Günümüzde teknolojik

gelişmelerin ışığında dopler ultrasonografisi, bilgisayarlı tomografi, dijital radyoloji ve manyetik

rezonans görüntüleme yöntemlerinin kullanılmasıyla ebeveynlerin özürlü bir çocuk doğurmayı önleme

hakkını elde edip etmedikleri sorusu ortaya çıkmıştır. Yine bu tıbbi gelişmelerin özürlü çocukların yol

açtığı ekonomik ve emosyonel stresi ortadan kaldırmak için topluma ne derecede yardımcı olacakları

noktası da ayrı bir konudur.Bu konu ile ilgili olarak bazı mahkemeler, tıbbi teknolojideki bu gelişmelerin

yararını göz önünde bulundurarak, ebeveynlerin özürlü çocukları doğurmaktan kaçınma hakları

bulunduğu ve hekimlerin de bu kapsamda sorumlulukları olduğu yönünde kararlar vermişlerdir.

Hekimlerin bu sorumlulukları, ebeveynlerin bir kürtaj yaptırıp yaptırmama konusunda verecekleri kararı

etkileyebilecek bilgileri de onlara vermesini kapsamaktadır.

Haksız fiil sonucunda sakat bir çocuğun doğumu nedeniyle açılan davalarda temel sorun, özürlü

çocuğun doğumunun ebeveynler üzerinde yarattığı travmanın değerlendirilmesidir.

Bazı görüşler, "haksız fiil sonucunda özürlü doğan çocuğun manevi ıstırapla süren yaşamı"

kavramının çocuk açısından ebeveynleri ilgilendiren "haksız fiil sonucunda sakat bir çocuğun

doğması" kavramıyla eşdeğerli olduğunu savunmaktadırlar.Bununla birlikte, haksız fiil sonucunda

özürlü doğan çocuğun manevi ıstırapla süren yaşamı nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nde açılan

davaların çoğunluğu olumsuz sonuçlanmıştır.Bunun nedeni, büyük ölçüde bu kavramın geleneksel

haksız fiiller hukuku kapsamında ele alınmasından doğan sorunlardır.Hekime bir sorumluluk

yükleyebilmek için mahkemenin fetüsün hakları olduğunu ve hekimin de bu fetüse karşı

sorumluluklarının bulunduğunu kabul etmesi gerekir ki böyle bir yargıya varmak güçtür (2,3).

Adli koğuşturma konsepti kapsamında hekimin sorumluluğu potansiyel olarak konsepsiyon öncesi

dönemine kadar uzayabilir. Haksız fiil sonucunda özürlü doğan çocuğun manevi ıstırapla süren

yaşamı kapsamında ultrasonografi uygulayan hekim için söz konusu olan ikilem, ebeveynlerin

ultrasonografide saptanan intrauterin defektin varlığından haberleri olması durumunda, çocuğun

doğup doğmayacağı konusu ile ilgilidir. Ultrasonografik incelemenin sonucunun kuşkulu olduğu

durumlarda, bu sorun daha da büyük bir önem kazanır. Çünkü burada kaçınılmaz bir şekilde yapılan

incelemenin, teknik açıdan gerekli standartlara uyup uymadığı sorusu gündeme gelecektir. Bu gibi

davalarda yanıtlanmasında güçlük çekilen diğer bir konu, özürlü bir çocuğun yaşamının çocuğun hiç

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

5

doğmamasına tercih edilip edilmeyeceği ile ilgilidir. Bu konuda bazı mahkemeler,bir çocuğun özürlü

doğması nedeniyle tazminat ödenmesi talebinin insan yaşamının kutsallığını ihlal edici nitelikte

olduğunu öne sürmektedir.Bazı mahkemeler ise özürlü bir çocuğun kendi kusuru olmaksızın

sakatlanan bir kişi gibi kendindeki bu özür nedeniyle tazminat hakkı olduğunu savunmaktadır.Bazı

mahkemeler de bu tür tazminat davalarına olanak tanıyarak, özellikle genetik danışmanlık ve

ultrasonografik tetkiklerin daha özenli ve kapsamlı yapılmasına katkıda bulunmuşlardır (1,2).

Fetus ihmal unsurunu içeren bir eylem sonucunda prenatal olarak yaralanırsa, haksız fiil

sonucunda özürlü doğan çocuğun manevi ıstırapla süren yaşamıyla ilgili dava açılabilir. Ultrason

klavuzluğunda uygulanan amniosentez işleminde veya fetüse uygulanan girişimlerde ihmal unsurunun

bulunması davanın nedeni olabilir.. Bu tür invazif işlemlere başlamadan önce hekim hastaya işlemi

açıklamalı ve onam formu imzalatmalıdır (6).

Haksız Fiile bağlı Gebelik

Haksız fiile bağlı gebelik iddiaları en sıklıkla normal bir çocuğun doğumuna yol açan başarısız bir

sterilizasyon işleminden veya başarısız bir düşükten sonra ortaya çıkar. Burada ebeveynler hekimin

ihmalinin her ne kadar sağlıklı da olsa planlanmamış bir çocuğun doğumuna yol açtığını ileri sürerler.

Bu durumun obstetrik sonoğrafiye uygulanışı açıktır. Bu gebeliğin veya ikiz bir gebeliğin atlanmış

olduğu bir durumda, “çiftin üçüncü trimestirden (ülkemizde 11 inci haftadan) önce kendilerine doğru

bilgi verilmiş olsaydı, gebeliği sonlandırmış olacaklardı” şeklindeki teori esas alınarak gebeliği atlayan

kişi sorumlu tutulabilir.

“Haksız fiile bağlı gebelik” kavramı Amerikan yargı çevrelerinde yaygın bir kabul görmüştür (7).

Bu iddialar için belirlenen tazminat miktarları birbirine uymamaktadır (8). Amerika Birleşik

Devletleri’ndeki ilk olgularda tazminat istemi reddedilmiş, “çocuğun doğumunun tanrının ebeveynlere

bir hediyesi” olduğu görüşüne yer verilmişti (9,10). Daha sonraları birkaç mahkeme istenmeyen bir

çocuğun gereksiz bir stres kaynağı olduğunu belirterek, ebeveynlerin gebelik, emosyonel sıkıntı ve

çocuğun yetiştirilme masraflarını alması gerektiğine karar vermiştir (11,12). Bir mahkeme ise

ebeveynlere sadece genel bir tazminat ödenmesine karar vermiştir (13). Bununla birlikte hemen

hemen tüm mahkemeler çocuğun yetiştirilme masraflarını kabul etmemekte fakat gebelik ve doğum

masraflarının tazminat olarak verilmesini benimsemektedirler. İkiz gebeliğin atlanması durumunda

ilave gebelik ve doğum masrafları verilmemektedir (14,15,16,17)

Haksız Fiile Bağlı Ölüm

İhmal durumu ölüme yol açtığında ,haksız fiil sonucunda ölüm iddiaları ortaya çıkabilir. Bir örnek

verecek olursak aslında fetus normal olduğu halde yanlışlıkla bir anomali durumu teşhis edilirse, böyle

bir durumda ebeveynler elektif düşük yolunu seçerler. Bu gibi durumlarda haksız fiile bağlı fetus ölümü

iddiası ortaya atılabilir (18).

Bazen fetüsün yanlış olarak postmatür veya matür olduğu belirlenerek travayı uyarıcı intravenöz

ilaçlarla doğum yaptırılabilir. Gebelik yaşı yanlış olarak belirlendiğinde fetus premature olarak

doğurtulabilir. Bu gibi durumlarda fetus yaşayamayabilir. Bu tür olgularda haksız fiile bağlı fetus ölümü

davası açılabilir (19).

Ultrason klavuzluğunda yapılan rahim içi fetal girişimler ve cerrahi işlemler sırasında fetus ölümcül

bir şekilde yaralanabilir. Böyle bir durumda haksız fiile bağlı ölüm davasının açılması muhtemeldir

(19).

Teknolojik Gelişmelerin Ortaya Çıkardığı Yeni Sorunlar

" Haksız fiil sonucunda sakat bir çocuğun doğumu " ve "haksız fiil sonucunda sakat doğan çocuğun

manevi ıstırapla süren yaşamı " ile ilgili hukuki konseptler tanıya yönelik ultrasonografi açısından özel

bir önem taşır. Biomedikal teknolojideki gelişmeler, özürlü bir çocuğun doğumuna yol açması

beklenilebilen birçok intrauterin konjenital defektin saptanmasına olanak sağlamaktadır. Gray scale

ultrasonunun uygulanmaya başlanması ile birlikte yumuşak doku karakterindeki oluşumlardan elde

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

6

edilen yüksek rezolüsyon, plasenta, adneksler ve fetüsün çok daha ayrıntılı bir şekilde

değerlendirilmesini sağlamıştır. Real time ultrasonu ve simultan olarak yapılan dopler incelemesi, fetal

yaşama yeteneğinin de çok daha güvenilir bir şekilde değerlendirilmesine olanak

sağlamaktadır.Geçmişte konvansiyonel görüntüleme yöntemleriyle, yapı bozuklukları ile birlikte

seyreden fizyolojik anomaliler saptanamazken, bugün bu mümkün olmaktadır.Real time ultrason

ünitelerinin taşınabilir yapıda olması ve kesintisiz olarak değişik açılardan görüntüleme olanağı

vermesi, tanı imkanlarında büyük gelişmeler sağlamıştır.

Tanıya yönelik ultrasonografide elde edilen gelişmeler, hem toplumda hem de birçok hekim

arasında ultrasonografik yöntemin ideal bir görüntüleme aracı olduğu şeklinde bir kanının

yerleşmesine neden olmuştur.Bu şekilde ultrasonografi yapılıp gerçekten mevcut olan bir intrauterin

defektin saptanamaması, ihmal ve malpraktisle ilgili "prima-facie" (tam bir delil olmamakla birlikte diğer

delillerle tamamlanabilen ve bu yolla ispat aracı olabilen delil) kanıtı olarak kabul edilmektedir.Ortaya

çıkan diğer bir soru, ultrasonografinin mükemmel bir yöntem olduğu kabul edilirse, her gebelikte

uygulanıp uygulanmayacağı ve uygulanırsa uyulması gereken asgari standartların neler olacağıdır.

Ultrasonografide kontrast rezolüsyonun sınırları, günümüzdeki teknoloji ile yeterli boyutlarda

olmayan bazı intrauterin lezyonların saptanmasına imkan vermemektedir. Bu nedenle "haksız fiil

sonucunda özürlü doğan çocuğun manevi ıstırapla süren yaşamı" ile ilgili davalarda fetal defektin

optimal koşullarda yapılan bir ultrasonografik tetkikte saptanmaya yeterli boyutta olmaması davalı

hekim açısından makul bir savunma gerekçesi olabilir. Aynı zamanda rezolüsyon sınırları, hastanın

vücut ölçüleri, fetüsün yaşı, amnion sıvısı miktarı ve fetal pozisyon nedeniyle kesin bir

değerlendirmeye izin vermeyebilir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde bu çeşit bazı davalarda davacı taraf avukatları asgari uygulama

standartlarının ultrasonografinin her gebelikte uygulanmasını zorunlu kıldığını öne sürmüşlerdir.Fakat

bu tür bir iddia gerçek olmaktan uzaktır. Çünkü bu konuda yetkili uzmanların görüşüne göre, gebe

takibinde ultrasonografinin sadece tıbbi endikasyon bulunduğu durumlarda yapılması önerilmekte ve

bu şekilde son karar anne ve fetüsün klinik değerlendirmesini yapan hekime kalmaktadır. Konjenital

defekt riski yüksek olan popülasyonda ultrasonografi önerilmektedir. Bu nedenle, bu tür davalarda tıbbi

koşulların görüntüleme tekniği uygulanmasının zorunlu olan durumlara uygunluk göstermemesi, davalı

hekim açısından uygun bir savunma gerekçesi olabilir.

Ultrasonografik yöntemlerin intrauterin bir lezyonu saptamadaki hassasiyeti ve spesifikliği, I inci ve

II inci düzey araştırma konseptlerinin geliştirilmesiyle daha da güç değerlendirilebilir hale gelmiştir.

Birinci düzeyde bir ultrasonografik inceleme sadece fetal yaşama yeteneğini ve büyük anatomik

bozuklukları saptamaya yönelik tarama amaçlı bir yöntem olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla bu

düzeydeki bir araştırmanın yol açtığı sorumluluk ikinci düzey bir araştırmanınki kadar fazla değildir.

Buna karşın ikinci düzey bir araştırma çok daha kapsamlı olma durumundadır.

Muayenehane açma hakkı bulunan bir hekimin ultrasonografik inceleme yapmasını önleyici veya

kısıtlayıcı herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığından, tanıya yönelik ultrasonografik yöntemlerin

uygulanmasında ve elde edilen bulguların değerlendirilmesinde uygulanacak asgari standartları

saptamada güçlükler doğmaktadır.Günümüzde ultrasonografi uygulamalarını yapacak hekimlerin

yeterliliğini değerlendirecek standart bir sınav veya kuruluş mevcut değildir.Her ne kadar bazı genel

kurallar mevcutsa da değişik uzmanlık dallarına yönelik sınav düzenlemeleri bulunmamaktadır.Her ne

kadar ultrasonografi uygulanmasında eğitim bir usta-çırak ilişkisi kapsamında yürütülmekte ise de, bu

alanda da sınama ve değerlendirme standartları henüz bulunmamaktadır.Bu tür programlar ancak

radyoloji, jinekoloji ve obstetrik alanlarında genel bir şekilde uygulanmaktadır.Bunun için yasal

düzenleme ya da kullanma belgesinin alınması gerekir.

Özellikle kadın-doğum hekimliğinde bu tür davalar ultrasonografik yöntemlerin geliştirilmesi ve

kullanılmasıyla birlikte daha da artmıştır.

Ultrasonografi uygulayan hekimlerin bu tür davalarda diğer başka tür davalarda olduğu gibi

sorumluluklarının saptanması için bir bilirkişinin dinlenmesi söz konusudur.Bilirkişi raporu kapsamında

yanıtlanması gereken sorular, endikasyon olup olmadığı, incelemenin gerekli özen gösterilerek yapılıp

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

7

yapılmadığı, dolayısıyla genel kabul görmüş asgari standartlara uyup uymadığı, inceleme sonucunda

elde edilen bulguların yorumunun sağlıklı olup olmadığı, yine elde edilen bu bulguların hastaya

zamanında bildirilip bildirilmediği ve teknik açıdan da söz konusu spesifik bir lezyon varsa, teknik

donanımın bu lezyonun ayırt edilmesine yetecek bir rezolüsyon gücüne sahip olup olmadığı

şeklindedir.Buradan çıkartılacak sonuç, ultrasonografik incelemelerin ancak tıbbi endikasyon

bulunduğu olgularda yapılması, kullanılan aygıtların teknik donanımının genel kabul gören asgari

standartlara uygun olması ve tüm ultrasonografik uygulamalarda kalitenin kontrolünü ve sağlanmasını

içeren bir programın rutin olarak uygulanmasıdır.

Yapılan ultrasonografik incelemelerde pelvisin, adnekslerin ve kuşkulanılan tüm bölgelerin eksiksiz

bir değerlendirmesi şarttır.İdeal olanı, önerilen II’inci düzey ultrasonografik incelemelerin yapılmasıdır.

Hasta başka bir hekim tarafından ultrasonografi uzmanına sevk edilmişse, inceleme sonucunda elde

edilen tüm bulguları içeren kapsamlı bir raporun zamanında gönderilmesi zorunludur. Özellikle kürtajın

düşünüldüğü olgularda, bu standartlara uyulması olası bir davada sorumluluğun saptanması açısından

büyük önem taşır (1,2).

Ultrason Kullanımında İhmal

Malpraktis ile ilgili risklerden birisi ultrasonun kullanımındaki ihmaldir. Örneğin, doğum uzmanı

eğitim yetersizliği ve /veya dikkatsizlik nedeniyle çoğul gebeliği veya plasentanın pozisyonu ile ilgili

anormalliği teşhis edemezse, aynı koşullarda ortalama nitelikli bir hekimin yapmayacağı bir hatadan

sorumlu tutulabilir.Böyle bir hata ihmal unsurunu oluşturur ve sorumluluğa yol açabilir.

Çoğul gebelik tanısı da hayret edici sıklıkta atlanmaktadır. Çoğul gebelikte nadiren fetüslerin

birinde veya daha fazlasında hasar veya hatta ölüm oluşabilir. Ekseriya bu atlanmış tanı hayrete, belki

de emosyonel travmaya ve ebeveynler açısından parasal sıkıntıya yol açar. Düşük için yasal zaman

sınırından önce çoğul gebelik tanısının atlanması dava nedeni olabilir (19).

Plasenta previanın tanısının koyulamaması da davaya yol açabilir. Fetüse oksijen ve besin

maddelerini temin eden ve vasküler bir doku olan plasenta bazen doğum kanalını kapatabilir ve

gebeliğin son trimestirinde kanamaya neden olabilir. Bununla birlikte asıl sorun doğum sırasında fetus

doğum kanalından aşağı doğru inerken oksijensiz kaldığında ortaya çıkar. Sonogram ile bu durumun

belirlenmesi sezaryen ile doğum gereksinimi konusunda hekimi uyarır (19).

Sonografide fetal anomalilerin tanısı koyulabilir, yanlış tanı koyulabilir, hatta tanı atlanabilir. Realtime

ultrason ile tanısı koyulabilen klinik açıdan önemli anomaliler arasında hidrosefali,

meningomyelosel, kalp anomalileri ve aritmiler, gastrointestinal tıkanıklıklar, üriner sistem tıkanıklıkları

ve iskelet sorunları yer alır (19). Anormal bir fetüsün doğumu özellikle böyle bir durumdan

şüphelenmeyen ebeveynler üzerinde çok üzücü bir etki yapar. Anomaliler prenatal olarak gittikçe artan

bir şekilde tespit edilebildiğinden, fetüsteki malformasyonların ultrason incelemesinde nasıl gözden

kaçırılabildiği sorusu sorulabilir (20).

Bazı prenatal durumlar yeni gelişmiş fetal cerrahi teknikleri veya inutero girişim yöntemleri ile

düzeltilebilmektedir. Hekim fetal anomaliyi teşhis edememesi nedeniyle sorumlu tutulabilir.

Amerikan Ultrason Enstitüsü Obstetrik ve Jinekolojik Ultrason Bölümü standart obstetrik ultrason

incelemesinden elde edilmesi gereken minimum bilgiyi aşağıdaki şekilde belirlemiştir: 1. Fetüslerin

sayısı, 2.Fetüsün kalp aktivitesi (7 haftadan sonra), 3.Fetüsün duruşu (12 haftadan sonra),

4.Plasentanın lokalizasyonu, 5.Gebelik yaşı (çoğul parametreleri kullanarak), 6. Amnion sıvısının

miktarı, 7.Fetüsün anatomik incelemesi (ultrason incelemesi sırasında gebelik yaşına uygun olarak ),

8.Pelvisin anatomik incelemesi (özellikle klinik açıdan önem taşıyan uterus hastalığı veya pelvisteki

büyük kitleler yönünden) (21).

Ultrasonun Hüner ve Bilgi Sınırlarının Ötesinde Kullanımı

Bir hekim eğitiminin ötesinde ve kendisinden yapması beklenilenden daha fazla bir şey yapmaya

kalkışırsa risk durumu ortaya çıkar. Muayenehanede spina bifida gibi ciddi konjenital

malformasyonların teşhis edilmeye kalkışılması buna örnek olarak verilebilir. Normal bir çocuğun

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

8

düşüğüne yol açan yalancı pozitif değerlendirme veya anormal bir çocuğun düşüğünün

yapılmamasına yol açan yalancı negatif bir değerlendirme malpraktis davasının açılmasına neden

olabilir. Genetik anamnezde veya standard ultrason incelemesinde karışıklığa neden olan bir bulgu

nedeniyle anomaliden şüphe edildiğinde, konjenital anomalilerin tespiti için daha fazla tecrübe ve

yüksek rezolüsyonlu aletler gerekeceğinden olgunun bir perinatoloji merkezine gönderilmesi uygundur.

Muayenehanede yapılacak ultrason incelemesine dayanılarak bir gebelik sonlandırılacaksa, ikinci bir

ultrason incelemesi yaptırtarak veya hastayı bir ultrason uzmanına sevk ederek malpraktis riski büyük

ölçüde azaltılabilir (1).

Gerekli Olduğu Halde Ultrasonun Kullanılmaması

Ultrasondan tanısal yararların sağlanamaması ve ultrasonun kullanılmaması malpraktis açısından

bir başka risktir. Prenatal bakımda ultrason incelemesinden vazgeçilemez. Prenatal bakımda ultrason

incelemesi yapılmaması veya hastanın böyle bir inceleme için sevk edilmemesi, iyi bir obstetrik

uygulamadan sapma durumunu oluşturur. Hekim ultrasonografik incelemeyi kendisi yapma

yükümlülüğünde değildir. Ultrason incelemesini kendisi yapmadığında böyle bir inceleme gerekli ise,

hekimin hastayı bir ultrason uzmanına sevketmesi gerekir. Örneğin bir dış gebeliğin erkenden tespit

edilmemesi nedeniyle oluşan zarar durumunda ultrason incelemesini yapmayan veya hastayı sevk

etmeyen hekim sorumlu duruma düşer (1).

Obstetrikte ve jinekolojide ultrason kullanımı ile ilgili davaların büyük bir kısmı klinik olarak gerekli

olduğu halde hekimin ultrason incelemesini yapmayışı konusundadır (22). Ultrason incelemesinin

yapılmamış olduğu durumlarda normal standart uygulamanın böyle bir incelemenin yapılmasını

gerektirdiği ileri sürülebilir. Bildirilen bu durumlar arasında amniosentezin ultrason klavuzluğunda

yapılmamış olması ve intarauterin gelişim geriliği riski bulunduğunda ultrasonunun kullanılmamış

olması yer almaktadır (23). Amniosentez “amnion sıvısının alınması amacıyla uterusun

transabdominal olarak delinmesi” işlemidir. Bu işlem amnion sıvısındaki lesitin ve sfingomyelin

miktarını belirleyerek fetüsün olgunluk derecesini saptamak amacıyla steril koşullarda yapılır.

Amniosentez ayrıca fetüsün kromozom yapısını belirlemek ve bu şekilde Down sendromu gibi

muhtemel genetik sorunları sapmak için de kullanılır. Amniosentezle edinilen bilgi ile hekim prematüre

doğumu önleyebilir. Prematüre fetüsler hiyalen membran hastalığı da denilen solunum sıkıntısı

sendromunun gelişmesine yatkınlık gösterirler.

Real-time ultrason klavuzluğunda iğne plasenta veya fetüsü yaralamayacak şekilde amnion

boşluğuna sokulur. Bu şekilde fetüsün ölümü de dahil olmak üzere komplikasyon olasılığı azalır (24).

Amniosentez işlemi ultrason klavuzluğunda yapılmamış ve fetüste de bir zarar meydana gelmişse o

zaman ultrasonun gerektiği halde kullanılmamış olduğu görüşü gündeme gelebilir.

Gebelikte fetüsün gelişiminin izlenmesi önemlidir. Rahim içi gelişim geriliği bulguları gösteren

fetüsler de perinatal ve yeni doğan dönemlerinde sorunların ve uzun süreli sekelllerin gelişmesi daha

muhtemeldir. Bu sorunlar arasında prematür doğum, asfiksi, perinatal dönemde intrauterin fetüs ölümü

yeni doğan döneminde hipoglisemi, hipokalsemi ve konvülsiyonlar yer alır (25). Çeşitli sonografik

gelişim parametreleri fetüsün yaşının belirlenmesinde yardımcı olur. Bu parametrelerden en sık olarak

kullanılanlar: biparietal çap, femur boyu ve fetüsün karın çevresidir. Bu parametrelerle birlikte, annenin

menstrual anemnezi ve klinik muayene birlikte değerlendirilerek hekim anormal derecede küçük

fetüsleri belirleyebilmelidir.Anne ile ilgili risk faktörleri arasında daha önce küçük fetüslerin bulunuşu

ciddi hastalıklar ve aşırı derecede sigara içme durumu yer alır. Bakım standardı anne ile ilgili önemli

risk faktörleri bulunduğunda veya uterusun büyüklüğü ile annenin adet anemnezi ile belirlenen tarihler

arasında iki haftadan daha büyük bir fark bulunduğunda ultrason incelemesinin yapılmasını

gerektirmektedir.

Düşük işlemi için zaman sınırlarının belirlenmesinde ultrason incelemesinin yapılmamış olması

dava nedeni olabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nin çoğu eyaletlerinde, gebeliğin 22 ile 24 üncü

haftasından sonra gebelikler sonlandırılamamaktadır. Bu süre ülkemizde gebeliğin 10 uncu haftasının

sonudur. Beklenilmeyen yaşama yeteneğine sahip olan fetüsleri düşürtmemek için yukarıda

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

9

belirtilenlere yakın sürelere sahip gebelikleri bulunan kadınlarda hekimlerin sonogram yapmaları

gerekir.

Belgeleme

Belki de obstetrik ultrasonun en önemli yönlerinden birisi belgeleme sorunudur.Bir inceleme

belgelenmediği taktirde, savunmada güçlük ortaya çıkabilir.Belgeleme tam olmadığında veya

yapılmadığında, incelemenin usulüne uygun olarak yapıldığının savunulması güçleşir. Femur uzunluğu

ve biparietal çap, fetüsün yaşının belirlenmesinde kullanılan ölçüler olduğu için, bunlar her

ultrasonografi incelemesinde ölçülmelidir. Spina bifida gibi defektlerin atlanmadığının kanıtlanması için

belgelenmeleri gerekir. Belgelenmesi gereken noktalar arasında ultrason görüntülerinin kalıcı kaydı,

ölçüm parametreleri, anatomik bulgular, ultrasonografik incelemenin tarihi, hastanın kimliği,

görüntünün oryantasyonu yer alır (1).

Ultrasonografi Sonucunun Zamanında Bildirilmemesi

Önemli bir tanının hastayı gönderen hekime zamanında bildirilmemesi zarara ve sonuçta davanın

açılmasına yol açabilir.Ultrasonu yapan hekim acil girişimi gerektiren durumları hemen ilgili hekime

telefonla bildirmelidir. Acilen bildirilmesi gereken durumlar şunlardır: 1.Dış gebelik, 2. Plasenta previa,

3. Plasenta dekolmanı, 4. Düşük sınırına yakın olan fetüs anomalileri (yani 22-24 hafta, ülkemizde ise

10uncu gebelik haftasının sonu) , 5.Tesadüfen tespit edilen serviks yetersizliği, 6. İleri derecede

hidramnios ve rahim içi gelişme geriliği, 7.Fetüs ölümü (1).

Merkezi Sinir Sistemi Anomalileri

Hastanın uzun süreli bakımına yol açan konjenital anomaliler hemen hemen daima merkezi sinir

sistemini ilgilendirir. Anensefali, holoprosensefali ve hidranensefali gibi çok ağır intrakranial sorunlar

yaşamla bağdaşmazlar ve bu nedenle bu lezyonları belirleyememekten dolayı açılan dava sayısı

nispeten azdır.

Anensefali

Anensefali ultrasonda kolayca görülebilir. Anensefali muayenehanede tespit edilmesi gereken ağır

bir anomali olarak kabul edilmektedir.Bu durum kafatası oluşmadan önce (yani 11 inci haftada) aşikar

olmayabilir.11 ila 12 inci haftadan önce anensefalik bir başın sonografik görünümü normal sınırlar

içinde olabilir.Bunun sonucu olarak, ilk trimestr sonogramına dayanılarak anensefali ekarte edilirken

dikkatli olunmalıdır (1).

Holoprosensefali ve Hidranensefali

Holoprosensefali ve hidranensefalinin spesifik sonografik bulguları vardır. Bunlar ile Arnold-Chiari

sendromu veya akueduktus stenozu arasında ayırım yapılmalıdır. Aslında hidrosefalinin daha hafif

şekli bulunduğunda öldürücü bir lezyon tanısı koyulursa, haksız fiil sonucu ölümle ilgili dava söz

konusu olabilir.

Akueduktal Stenoz ve Spina Bifida

Akueduktal stenozlu bazı çocuklarda sonuç iyi olabilmesine rağmen, bu gibi çocuklarda multipl

şantlar gerekebilir. Eğer şant komplikasyonları bulunuyorsa, prognoz kötüleşir ve bunu tespit

edememe davaya neden olabilir. Belki de gözden kaçırılan en ciddi merkezi sinir sistemi

malformasyonu spina bifida ile birlikte olan Arnold-Chiari malformasyonudur. Bu tür çocuklar yaşarlar

ancak spina bifidanın kapatılması için ameliyat gerekir. Daha sonra şantlarla hidrosefalinin, üriner ve

ortopedik sorunların tedavi edilmesi gerekir.Bu tür olgularda uzun süreli bakım gerekir. Spina bifidanın

tespitinin güç olduğu kabul edilmektedir.Tanının doğrulanması için olgunun bir ultrason uzmanına

gönderilmesi uygun olur. Spina bifidanın gözden kaçırıldığı veya düşük için zaman sınırının geçtiği ve

tanının doğrulanması için olgunun bir ultrason uzmanına gönderilmediği durumlarda yasal sorunlar

ortaya çıkabilir.-fetoprotein düzeyinde artış bulunan ancak ultrason incelemesi yapılmamış olan ve

spina bifidanın gözden kaçırılmış olduğu olgular dava konusu olabilir (1).

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

10

Cücelik

İskelet sisteminde ilk iki trimestrde tespit edilebilen cücelik genellikle ölümle sonuçlanır.Bu tür

olgularda dava olasılığı düşüktür.Cüceliğin sık bir nedeni olan akondroplazi, genellikle düşük için yasal

zaman sınırından önce tespit edilemeyebilir ve bu nedenle tespit edilememesinin bir davaya yol

açması muhtemel değildir (1).

Barsak Malformasyonları

Barsak malformasyonlarının tanısı nadiren davaya yol açar.Çünkü bunlar izole bir anomali

olduklarında normal bir yaşamla bağdaşırlar.Doğumdan kısa bir süre sonra yapılan ameliyatla sorun

genellikle ortadan kaldırılabilir. Duodenum ve özofagus atrezileri önemli istisnalardır.Çünkü her ikisi de

polihidramnios ile birlikte bulunur. Bu nedenle, prematüre doğumu çabuklaştırabilirler. Ayrıca

duodenum atrezisi Down sendromu ile birlikte bulunabilir. Duodenum atrezisi tespit edildiğinde Down

sendromunun araştırılmaması dava nedeni olabilir. Duodenum atrezisi sadece 24 haftadan sonra

ultrason ile tespit edilebilmesi bakımından ilginç bir durumdur. Bu nedenle, genellikle düşük için yasal

süre sınırından önce tespit edilemeyebilir. Omfalosel tehlikeli olan başka bir durumdur. Çünkü bunun

kromozom anormallikleri ve diğer önemli anomalilerle ilişkisi vardır. Hastayı karyotip belirlemesine

göndermeme ve diğer anomalileri ekarte edememe malpraktis olarak kabul edilebilir. Omfaloselin çok

karakteristik bir görünümü vardır fakat fetüs karnının gevşek oluşu durumunda görülebilen "psödoomfalosel"

görünümü unutulmamalıdır.Bu tür yanlış tanı gereksiz yere sezaryen ameliyatına yol

açabilir. Gastroşizisin de oldukça karakteristik görünümü vardır fakat oligohidroamniosun varlığında

teşhisi güç olabilir. Çünkü karnın dışında duran genişlemiş barsak ansları ve kordon karıştırılabilir (1).

Göğüsle ilgili Sorunlar

Fetüste göğüs anomalileri seyrek görülür. Şimdiye kadar bu nedenle davalara rastlanmadığı

bildirilmiştir. Kistik adenomatoid malformasyonlar yaşamı tehdit edebilir fakat hidrops bulunmuyorsa,

fetüs genellikle erken yapılan ameliyattan sonra iyileşir. Bu durumun tespit edilmesi önemlidir. Bu

şekilde hasta iyi bir pediatrik cerrahi bölümüne gönderilebilir (1).

Kalp Malformasyonları

Ekokardiografi devlet hastanelerinde standart bir uygulama olmadığından, kalp

malformasyonlarının dava konusu olması muhtemel değildir. Hidropsla veya ritim bozukluğu ile birlikte

olmadıkça ya da bu sorun açısından uzmanlaşmış bir birimde meydana gelmedikçe kalp anomalisinin

atlanmasının uygulamada ihmal olarak kabul edilmesi pek olası değildir (1).

Fetal Tümörler

Tanınması gerekli olan iki önemli fetal tümör vardır. Tanısı koyulamamış olan sakrum-koksiks

teratomu doğumu engelleyebilir.Tümör nedeniyle fetüsün doğumu engellendiğinde dava durumu

ortaya çıkabilir. Kistik higromlar deride belirgin kalınlaşma ile birlikte olduklarında ve büyüklükleri fazla

olduğunda hemen hemen daima ölümle sonuçlanır.Sadece boyundaki küçük kistik higromlar yaşamla

bağdaşabilir ve yasal açıdan büyük öneme sahiptir.Çünkü bunlar Turner sendromu ile birlikte bulunur.

Higrom tespit edildiğinde kromozom analizi yapılmalıdır (1).

Hidrops

Fetal hidropsun çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Fetal hidrops, polihidramnios, plasenta büyümesi,

deri kalınlaşması, fetal asit, plevra efüzyonu veya perikard efüzyonu ile karakterizedir. Mortalite oranı

%70 civarındadır. Rh uyuşmazlığı ve kalple ilgili konjenital sorunlar teşhis edilebilir. Fetüsün

karnındaki asit sıvısı büyük ölçülere vardığında vaginal doğum engellenebilir. Bebeğin çıkarılma

girişimi boyunun kırılmasına ve sonuçta davanın açılmasına yol açabilir (1).

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

11

Genitoüriner Anomaliler

Fetal genitoüriner sistem anomalileri sıktır fakat nadiren yasal açıdan önem taşırlar. Anomali tek

taraflı olduğu sürece, geri kalan böbrek yeterli renal fonksiyonu sağlar ve çocukta tanının atlanmasına

bağlı zarar görülmez. Öte yandan, bilateral renal problemler bazen davaya yol açabilir. Renal agenezi

ile infantil polikistik böbrek arasında karıştırma yapılması mümkündür.Çünkü iri böbrekler,

intraabdominal içeriğin geri kalan kısmı ile karıştırılabilir.Bu da davaya yol açabilir (1).

Vaginal Kanama

Gebeliğin birinci trimestirindeki vaginal kanamalarda, kanamanın nedenini saptamak çok önemlidir.

Ayırıcı tanıda doğal uterus içi gebelik, dış gebelik, düşük (tam düşük, eksik düşük, missed abortion),

trofoblastik hastalık göz önüne alınmalıdır.Bu nedenle, doğal uterus içi gebeliğini sonografik olarak

göstermek çok önemlidir.Dış gebelik yaşamı tehdit eden bir hastalıktır.Birinci trimestirdeki kanamalı

hastaların yaklaşık olarak %4 ünü dış gebelikler oluşturur. Dış gebelikte ultrasonografik bulgular doğru

tanının koyulmasında yeterli derecede özel ve hassas değildir. Bu nedenle, birinci trimestirdeki

kanamalarda yalnız ultrasonografik incelemelere dayanılarak tanı koymak hatalıdır (21).

İkinci ve üçüncü trimestirin erken döneminde vaginal kanamanın tedavisi özellikle klinik bir

sorundur fakat ultrasonun kullanımının yasal sonuçları olabilir.Hastanın prematüre doğum sırasında

önemli kanaması olursa total plasenta previa tespit edilemeyebilir. Bu da ciddi bir hata olabilir.

Rahim İçi Gelişim Geriliği

Erken dönemde elektif sezaryen, çoğu kez fetüste distresle birlikte rahim içi gelişim geriliği

bulunduğu düşünüldüğünde yapılır.Rahim içi gelişme geriliğinin doğru bir şekilde tespiti ultrasonun çok

önemli bir kullanım alanına girer.Seri şekilde ultrason incelemesi yapılmasına rağmen, ölçümler

yapılmadığında veya yetersiz bir şekilde yapıldığında rahim içi gelişim geriliği tespit edilemez.

Doğumdan sonra çok küçük olmasına rağmen, rahim içi gelişim geriliği gösteren fetüste intrakraniyal

kanama eğilimi bulunmaz. Biofizik profilin kullanılmaması dava nedeni olabilir.Bu olasılık biofizik profil,

nonstres test veya kontraksiyon stres testinin rahim içi gelişim geriliği bulunan fetüslerin izlenmesinde

en uygun yol olup olmadığı noktasının çelişkili bulunması muhtemel gibi görünmektedir (1).

Prematürite

Prematür bebekler uzun süreli ve pahalı bakıma gereksinim gösterir. Prematüritenin en önemli

nedenleri zarların erkenden yırtılması ve fetüsün durumu tehlikede olduğunda erken doğumun

yaptırılmasıdır. Bu durumlarda yeni doğanın intrakranial kanama ile kalıcı bir şekilde nörolojik

bozukluğa uğrama tehlikesi vardır.Zarlar erkenden yırtıldığında fetüsün yaşı ve ağırlığının doğru bir

şekilde belirlenmesi ultrasonografiyi yapan kişinin sorumluluk alanı içine girer. Özellikle ultrason

incelemesine dayanılarak düşük yaptırma veya gebeliği devam ettirme kararı verileceği zaman

ultrasonografiyi yapan kimse çok dikkatli olmalıdır.Günümüzde ağırlık belirlemesinin üzerinde daha az

durularak, mümkünse gebeliğin devamı tercih edilen bir yoldur. Fetüs prematür olduğunda sezaryen

ameliyatı gerekiyorsa, o zaman ağırlık belirlemesi daha önemli bir hal alır.

Karışıklığa yol açan ultrason raporlarından kaynaklanan prematür doğumlar sıktır. Üçüncü

trimestrde yapılan ultrasonografik incelemede fetüsün gebelik yaşı 36 hafta veya daha fazla olarak

bildirilebilir. Fetüsün gebelik yaşı belirlemeleri üçüncü trimestrde yanlış olabilir. Herhangi bir ölçüm

muhtemel yaş hudutları ile uyumlu olabilir. Bu nedenle, üçüncü trimestrde gebelik yaşı gerçek bir

değer olarak bildirilmemelidir. Gerçekte 32 haftalık veya daha küçük olan bir fetüste intrakranial

kanama meydana gelebilir ve bu durumda fetüsün solunum sıkıntısı göstermesi çok muhtemeldir.

Yanlış ultrason belirlemeleri sonucunda yaptırılan bir sezaryen ameliyatıyla prematür bir bebek

doğduğunda, bebekte hasar (intrakranial kanama ve felç) durumu ortaya çıkarsa, yanlış ölçü

belirlemesi nedeniyle yasal bir sorumluluk durumu ortaya çıkabilir. Bir prematür bebekte doğumdan

sonra intrakranial kanama geliştiğinde savunma olarak kanamanın doğumdan önce ve uterus içinde

meydana geldiği belirtilebilir. Çocuğun doğumunu izleyen bir veya iki saat içinde ultrason

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

12

incelemesinin yapılması, rahim içinde intrakranial kanama bulgusu delilinin olmadığının

belirlenmesinde önem taşır (1).

Doğum ile ilgili Sorunlar

Doğumda beklenmeyen bir olayın ortaya çıkışı, tespit edilebilen bir sorunun atlanıp atlanmadığının

araştırılmasında ultrason verilerinin retrospektif olarak gözden geçirilmesine yol açabilir.İnceleme

gerektiği şekilde yapılsaydı lezyonun tespit edilmesi gerekirdi şeklinde bir iddiada bulunulabilir.

Doğum ile ilgili en sık görülen sorun çoğul gebelik ile ilgili olan "kötü haldeki bebek" durumudur.

Çoğu kez ultrasonogramlarda ikizlerin tespit edilmediği ancak bu durumun doğumda ortaya çıktığı

birçok durum söz konusudur.İkizlerden ilkinin doğumundan sonra ikinci fetüs tespit edilemez ise, bu

fetüs yetersiz kan akımı ve asfiksi tablosu ile birkaç saat uterus içinde kalır. "Res ipsa loquitur"

doktrinine göre, ikizlerin tespit edilememesi bakım standardının altında bir uygulama yapıldığının

işaretidir. Real-time ultrasonu bulunmadığında, bu olguların bazıları ortaya çıkmasına rağmen,

günümüzde hâlâ çoğul gebeliğin tespit edilememesi sorunu ile karşılaşılmaktadır. Üçüz gebelik nadir

görülür ancak üçüz gebeliğin atlanmasına bağlı olarak da davalar açılabilir. Fetüsler hareketli

olduğundan bunların sayılmasındaki güçlük nedeni ile böyle bir hata oluşabilir.

Çok iri fetüs, doğum ile ilgili olarak sık görülen ikinci bir sorundur. 4000 gramın üzerindeki bu

makrosomik fetüslerin vaginal yolla doğurtulması bazen güçtür. Vaginal doğuma teşebbüs edildiğinde

klavikulalar ve üst ekstremiteler kırılabilir. Bir fetüsün doğumdan önce 4000 gramın üzerinde olduğu

belirlenirse sezaryen ameliyatı yapılır. Makrosominin tespit edilememesi birçok davanın konusu

olmuştur. Bununla birlikte, fetüs daha büyük olduğunda iyi bir teknikle dahi, daha geniş bir aralıkta

ağırlık tayini yapılabilir. 600-700 gramlık bir yanılma seyrek değildir (1).

Amniosentez

Amniosentez ile ilgili sorunlar arasında işlemden sonra spontan düşüğün meydana gelişi ve örnek

alma iğnesi ile fetüs zarara uğradığında intrauterin ölümün oluşması yer alır. Amniosentezden önce ve

sonra fetüsün yaşamının belgelenmesi önem taşır. Amniosentezden önce ve sonra fetüsün kalp

hareketi ultrasonla belgelenmezse, işlemden önceki ölüm durumu ekarte edilemez ve işlemden sonra

canlılığın devam ettiği kabul edilemez (1).

Dış Gebelik

Ultrason ile ilgili en sık dava nedenlerinden birisi, dış gebelikte ilgilidir.Dış gebeliğin tanısının

koyulamaması, tubanın gereksiz yere çıkarılması veya hastanede kalış masrafları nedeniyle davalar

açılabilir.

Dış gebelikle ilgili sorunlar birçok farklı şekilde meydana gelir.Belki de en sık görülen hata, dış

gebeliğin bozulmasını takiben uterustan dışarı atılan desidua kitlesinin birinci trimestr gebeliği

sanılmasıdır.Bu desidua kitlesi, tipik halka şeklindeki erken gebeliği taklit eder. Gösterilebilen fetal

polusun bulunmayışı, gebeliğin erken dönemine bağlanır. Yolk kesesinin varlığı ve desidual

reaksiyonun çift hududu intrauterin gebelik lehine bir bulgudur. Bunlar bulunmadığında, ayırıcı tanıda

dış gebelik sözcüğünün kullanılması uygundur. Gebelik kesesi uterusun hemen bitişiğinde ektopik

lokalizasyonda ise, ikinci bir sorun ortaya çıkar. İntertisyel gebelikle intrauterin gebelik arasında ayırım

yapılması son derece güç olabilir. İntertisyel gebelik olasılığını ekarte etmeden raporda dikkatli

ifadelerin kullanılması gerekir.

Yırtılan dış gebelikten uterus etrafındaki dokulara kan sızdığında üçüncü bir sorun ortaya çıkar.

Pıhtılaşan kan ekojeniktir ve uterus zannedilebilir.Dış gebelik ultrason incelemesi sırasında uterustan

uzaklığı nedeniyle tamamen gözden kaçırılabilir. Anamnezde daha önce dış gebelik bulunduğunda

ultrason incelemesinin yapılmaması dava nedeni olabilir.

Plasenta previada olduğu gibi, ultrason incelemesinde dış gebeliğin tanısı koyulduktan hemen

sonra hasta ilgili hekime gönderilmelidir (1).

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

13

Rahim İçi Araçları

Rahim içi araçları ile ilgili olarak aşağıdaki durumlar dava konusu olabilir:

1.Rahim içi aracı sonogramda yanlış olarak görüldükten sonra hastanın gebe kaldığı durumlar

2. Gebeliğin erken döneminde ultrason ile rahim içi aracının tespit edilemediği ve daha sonra

komplikasyonların meydana geldiği durumlar

3. Komplikasyonlara yol açan rahim içi aracının yanlış olarak belirlendiği durumlar (1).

Suçlar

Sonografik incelemeyi yapanlar, kadın hastalara cinsel tacizde bulunmayla suçlanabilirler.Bu

nedenle, kadın organlarına yalnız başına iken sonografik inceleme yapılması risk oluşturur.

Endovaginal dönüştürücüler (transduser) kullanılacağı zaman odada başka bir kadın yardımcı

personel bulundurulmalıdır.

Hekimler ultrasonografik inceleme için fazla para almakla suçlanabilirler.Radyolog tarafından ücreti

alınan sonografik incelemeden sonra, doğum hekiminin sonografik inceleme için ücret talep etmesi

dava konusu olabilir.Gereksiz yere sık olarak ultrasonografik inceleme yapılarak para talep edilmesi

dava açılmasına neden olabilir.

Sonografik inceleme sırasında hastaların düşmesi ve vücutlarında zarar oluşması dava konusu

olabilir (1).

Antepartum Obstetrik Ultrason İncelemesinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

A.Gebeliğin Birinci Trimestiri

Birinci trimestirde inceleme abdominal veya vaginal yoldan yapılabilir.

1.Gebelik kesesinin lokalizasyonu belirlenmelidir.Embriyo tespit edilmeli ve tepe-oturak bölgesi

uzunluğu kaydedilmelidir.Tepe-oturak bölgesi uzunluğu fetüsün yaşının doğru olarak belirlenmesinde

önem taşır.Standard tablolarla karşılaştırma yapılmalıdır.Embriyo tespit edilmezse, fetüsün yaşını

belirlemek için yankı göstermeyen (anekoik) alanın ortalama çapı da dahil olmak üzere, gebelik

kesesinin özellikleri saptanmalı ve hiperekoik kenarın analizi yapılmalıdır. İlk trimestirde, fetüsün

yaşının belirlenmesinde biparietal çaptan ve diğer fetüs ölçümlerinden yararlanılabilir (1).

2.Fetüsün canlı olup olmadığı belirlenmelidir.Fetüsün kalp aktivitesinin abdominal olarak yedinci

haftadan önce görülemeyebileceği unutulmamalıdır.Bu nedenle, fetüsün canlı olup olmadığı

belirlenirken, izleme değerlendirmeleri gerekebilir (1).

3.Fetüslerin sayısı belirlenmelidir. Sadece multipl embriyo görüldüğünde çoğul gebelikten

bahsedilmelidir. Amnion ile koryon arasındaki birleşmede değişkenlik nedeniyle, çoğu kez gebeliğin

erken döneminde birden fazla sayıda keseyi andıran oluşumla ilgili görünüm söz konusudur. Bu durum

çoğul gebelik veya amnion bandı ile karıştırılabilir (1).

4.Serviks de dahil olmak üzere, uterusun ve adnekslerin değerlendirilmesi yapılmalıdır.Miyomlar ve

adnekste kitle bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa bunların yerleri ve büyüklükleri kaydedilmelidir (1).

B. Gebeliğin İkinci ve Üçüncü Trimestirleri

1.Fetüsün canlı olup olmadığı, sayısı ve prezentasyonu belirlenmelidir. Anormal kalp atımı ve/veya

ritmi bildirilmelidir.Çoğul gebelikte plasentanın sayısı, gebelik kesesinin sayısı, fetüs ölçülerinin

karşılaştırması, görülebildiğinde genital organları ve araya giren bir zarın bulunup bulunmadığı

belirtilmelidir (1).

2. Amnion sıvısının miktarı (artmış, azalmış, normal) bildirilmelidir.Bu değerlendirme subjektif

olmasına rağmen, amnion sıvısının ileri derecede azlığı veya fazlalığı konusunda pek fazla güçlükle

karşılaşılmaz.Gebeliğin dönemine göre fizyolojik farklılıklar göz önüne alınmalıdır (1).

3.Plasentanın lokalizasyonu, görünümü ve serviksin iç deliği ile ilişkisi kaydedilmelidir. Plasentanın

gebeliğin erken dönemindeki pozisyonunun, doğum sırasındaki lokalizasyon ile ilişiği olmayabilir (1).

4. Gebeliğin yaşı, biparietal çap (veya baş çevresi) ve femur uzunluğu birlikte değerlendirilerek

saptanmalıdır.Üçüncü trimestrde fetüsün gelişimi ve ağırlığı değerlendirilmelidir.Bu değerlendirmede

karın çapı ve çevresi ile ilgili ölçümler de göz önüne alınmalıdır.Üçüncü trimestr ölçümleri gebeliğin

Adli Tıp Dergisi 2004; 18(1): 29-42

14

yaşını doğru bir şekilde göstermeyebilir.Bu nedenle, mümkün olduğunda gebelik yaşının ilk belirlemesi

üçüncü trimestrden önce yapılmalıdır.Daha önce bir veya daha fazla inceleme yapılmışsa, ilk

muayenedeki tepe-oturak bölgesi uzunluğu, biparietal çap, baş çevresi ve/veya femur boyu ölçüleri

dikkate alınarak, fetüsün yaşı belirlenebilir:

Fetüsün yaşı  İlk tespit edilen embriyo/fetüs yaşı  İlk incelemeden itibaren geçen haftaların sayısı

Daha önce incelemeler yapılmışsa, ölçümlerdeki değişiklikler değerlendirilmelidir (1).

a. Biparietal çap, standard referans seviyesinde (kavum septum pellusidi ve talamusu içine

almalıdır) ölçülmelidir. Fetüsün başı dolikosefalik veya brakiosefalik ise, sadece biparietal çapın

ölçülmesi yanıltıcı olabilir.Bazen bu belirlemeyi yapabilmek için biparietal çapın fronto-oksipital çapa

olan oranı (sefalik indeks) gerekebilir.Bu gibi durumlarda, başın çevresi veya düzeltilmiş biparietal çap

tayini gerekir (1).

b.Baş çevresi, biparietal çapla aynı seviyede ölçülür.

c.Femur uzunluğu rutin olarak ölçülmelidir.Femur uzunluğu gebeliğin 14 üncü haftasından sonra

kaydedilmelidir.Gebeliğin geç döneminde, biparietal çap gibi, önemli biyolojik farklılıklar bulunur (1).

d.Karın çevresi, göbek veni ve portal sinüsün birleşim yeri seviyesinde belirlenmelidir.Karın

çevresinin ölçümü gelişim geriliğinin ve makrosomi durumunun belirlenmesine olanak sağlar.Karın

çevresinin baş çevresi ile karşılaştırması yapılmalıdır.Karın çevresi, bildirilen gebelik durumunda

beklenilenden daha az veya fazla ise, baş ve vücut çevresinin ölçülmesi ve baş çevresi/karın çevresi

oranının belirlenmesi önerilmektedir.Başın ve vücudun şeklinin normalden farklı olduğu durumlarda

çevre ölçümlerinin kullanılması da önerilmektedir (1).

5.Uterusun ve adnekslerin değerlendirilmesi yapılmalıdır.Miyomların ve adneks kitlelerinin bulunup

bulunmadığı, lokalizasyonu ve büyüklükleri kaydedilmelidir (1).

6.Fetüsteki malformasyonlar belirlenmelidir.Beyin ventrikülleri, kalp odacıkları, omurga, mide,

mesane, göbek kordonunun karın ön duvarına yapışma yeri ve böbreklerde ultrason incelemesi ile

bütün malformasyonların tespit edilemeyebileceği noktası bilinmelidir.Şüpheli anormalliklerde özel bir

değerlendirmenin yapılması gerekebilir.Dikkatli bir anatomik inceleme ile bazı doğum defektleri tespit

edilebilir (1).

Ultrasonoloğun Yasal Yükümlülükleri

Ultrasonoloğun yasal yükümlülükleri şunlardır (26):

1.Ultrasonolog dikkatli ve yeterli bir inceleme yapma yükümlülüğündedir.

2. Ultrasonolog ultrason incelemesini doğru ve kapsamlı bir şekilde yorumlama yükümlülüğündedir.

3. Ultrasonolog inceleme bulgularıyla ilgili doğru ve kapsamlı bir rapor hazırlama

yükümlülüğündedir.

4. Ultrasonolog hastaya işlemin niteliğini ve amacını açıklama yükümlülüğündedir. Hastanın işlemin

sınırlamaları bulunduğunu anlaması çok önemlidir.

5. Ultrasonolog uygun standartta bir aygıt kullanma yükümlülüğündedir. Hastalar en gelişmiş

aygıtla ultrason incelemesinin yapılmasını beklerler. İncelemenin yetersiz olan bir aygıtla yapıldığı

gösterildiğinde olgunun savunması güçtür.

Ürün sorumluluğu, x ve gamma ışınlarının kullanıldığı radyoloji alanlarında çok daha önemli bir rol

oynar. Günümüzde kullanılmakta olan ultrasonun bilinen bir zararı olmadığından, mesafeleri ve

alanları ölçmede kullanılan kalibrasyon sistemindeki bir bozukluğun dışında, ürün sorumluluğu ile ilgili

davaların açılması muhtemel değildir. Fetüsün yaşının belirlenmesinde yanlış ölçümlere bel bağlayan

bir hekim, bilinen veya farkına varılabilen bozuklukları olan bir aygıtın sürekli kullanımı nedeniyle

sorumlu tutulabilir (19).

Ultrasonoloğun Kendisini Davadan Koruması (27)

Günümüzde hekimler malpraktis iddialarının sinyallerine karşı sürekli olarak uyanık bulunma

durumundadırlar. Hastalar genellikle kendilerine yardım etmiş kimseler aleyhine dava açmazlar. Çoğu

kimselerin hekimler de dahil olmak üzere sevdiklerine karşı dava açmaları olasılığı düşüktür. İyi hekimhasta

ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda çoğu kez malpraktis davası açılmaz.

Öte yandan bir kimsenin sevmediği kendisine zarar vermiş olan birisi aleyhine dava açması daha

kolaydır. Muayenehane ve hastane viziti sırasında hastalar kendileri üzerinde ayrıca pozitif veya

negatif etki yaratabilecek hekim dışındaki kimseler tarafından ele alınırlar. Bu nokta radyologlar

açısından hatta daha önemlidir. Çünkü hasta ile olan direkt temas minimal olabilir veya hatta

bulunmayabilir. Eğer hasta radyolog ile hiç karşılaşmamışsa veya onunla çok kısa bir temasta

bulunmuşsa, hastanın bu kişi hakkında dava açması çok güçtür. Bundan başka , eğer hasta mesleğe

aykırı biçimde ve soğuk bir tarzda başka bir personel tarafından tedavi edilmişse, hatta kişisel temas

bulunmasa dahi, bu durum hastanın radyolog hakkında negatif bir kanı oluşturması için yeterli olabilir.

Fakat eğer hasta mesleğe uygun bir şekilde ve sıcak ilişkilerle tedavi edilmişse, bu sadece hekimin

imajının düzelmesine yardımcı olabilir.

Aydınlatılmış onam tartışması da hekim hasta ilişkisinin güçlenmesini sağlar ve bu nedenle hafife

alınmamalıdır. Bu diyalog hastaya invazif işlemi uygulayacak olan hekimle yüz yüze gelme ve riskler

ve alternatifler açıklanırken ona soru sorma imkanı sağlar. Bu tartışma aceleyle yapılmamalı ve bu

işlem sırasında dahi bulunmayabilecek olan başka bir kimseye devredilmemelidir.

Hekimler ve diğer personel muhtemel dava sinyallerine karşı hazır olmalıdırlar. Bu çoğu kez

hastanın şikayetlerinde kendisini belli eder. Bu şikayetler genellikle sekreterlere veya teknik personele

bildirilir. Bağlantı zinciri daha sonra bu şikayetlerin idarecilere ve radyologlara bildirilmesini sağlar.

Şikayetlerin kaydedilmesi ve gözardı edilmemesi önemlidir. Çünkü memnun olmamış olan bir hasta

genellikle dava işlemini başlatır.

Ultrason incelemeleri ile uğraşan hekimlerin muhtemel dava nedenlerini bilmeleri ve bunlara karşı

önlem almaları gerekir.

Obstetrik sonografi ile ilgili muhtemel iddialardan kaçınma konusunda aşağıdaki önerilerde

bulunulmuştur (18).

1. Obstetrik sonografi ile ilgili muhtemel bir malpraktis iddiasında hekimin bakım standardından

sapmış olduğu gösterilmelidir. Genelde bu standartlar mesleki cemiyetler tarafından belirlenmektedir.

Örneğin, the American College of Radiology (Amerikan Radyoloji Cemiyeti) , 1985 yılında her

trimestirde görüntülenmesi gereken oluşumlarla ilgili önerilerde bulunmuştur (28).

2. Anormal bir durum belirlendiğinde veya böyle bir durumdan şüphelenildiğinde, ikinci bir hekim

görüşü alınmalı ve veya olgu izlenmelidir. Önyargılı davranmayan ikinci bir radyolog tarafından

yeniden yapılacak olan ultrason incelemesi muhtemel fetal anomalinin doğrulanmasında yardımcı

olacaktır. Böyle bir inceleme, elektif düşük ve haksız fiil sonucunda ölüm davasına neden olan anomali

riskini azaltmada yardımcıdır. Son rapor verilmeden önce fetal yapılar, ölçümler, amnion sıvısı,

plasenta veya fetüsün pozisyonu ile herhangi bir şüpheli durum izleme incelemesiyle veya ikinci bir

görüşle doğrulanmalıdır.

3. Fetal oluşumların normal olduğu durumlarda rapordaki anlatım şekli ayrıntılı olmalıdır. Sadece “

Fetüs normal görülmektedir” şeklindeki bir anlatım yeterli değildir. Her bir fetal yapı ve ölçüleri yazılı

raporda kaydedilmelidir. Bu nokta yapılmış olan incelemenin içeriği ve kalitesi ile ilgili kuvvetli bir delil

niteliğindedir ve ayrıca eğer radyolog ifade vermeye çağrılırsa hatırlama açısından da yardımcı olur.

Ayrıca suboptimal olarak saptanan oluşumlar kaydedilmelidir.

4. Anormal bir durum saptandığında hemen sözlü olarak veya yazılı raporla bildirilmelidir.

Hastaların optimal bakımı açısından, radyolog ile klinisyen arasında hemen bağlantı kurulması şarttır.

Anormal durum hemen bildirilmelidir. Bu nokta anomali durumunda daha da önemli bir hal alabilir.

Çünkü hasta düşük yapma yolunu seçebilir. Bildirimdeki önemli bir gecikme, eğer hasta elektif düşük

olasılığını reddederse “haksız fiil sonucunda doğum” ve “haksız fiil sonucunda özürlü doğan çocuğun

ve ebeveynlerinin manevi ıstırapla süren yaşamı” ile ilgili iddialara yol açabilir.

5. Yapılmış olan inceleme belgelenmelidir. Herhangi bir malpraktis davasında en iyi savunma

belgelemedir. Eğer inceleme normal ise, normal fetal oluşumların imajları, fetüsün pozisyonu, plasenta

ve amnion sıvısının hacmi kaydedilmelidir. Video fetal kalp aktivitesinin kalıcı bir şekilde


kaydedilmesinde mükemmel bir araçtır. Eğer inceleme sonuçları anormal ise, çok sayıda normal

olmayan imaj elde edilmelidir. Sözlü veya yazılı raporların ne zaman ve kime gönderildikleri

kaydedilmelidir.



0-216-521 88 36 
RADİSTANBUL ÜMRANİYE
http://www.radistanbul.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder